Avrupa Parlamentosu’nda (AP) geçtiğimiz hafta yapılan kritik oylama, yıllardır korunan “aşırı sağa karşı güvenlik çemberi” yaklaşımının fiilen sona erdiğini gösterdi. Avrupa Halk Partisi’nin (EPP), iklim politikalarında yumuşamaya kapı aralayan “Omnibus I” düzenlemesi için aşırı sağ partilerle kurduğu ittifak, Avrupa siyasetindeki dengelerin kalıcı biçimde değişmeye başladığını ortaya koydu. AP Genel Kurulu’nda 13 Kasım’da kabul edilen düzenleme, şirketlerin sürdürülebilirlik raporlama yükümlülüklerini daraltırken, iklim dönüşüm planı hazırlama zorunluluğunu da ortadan kaldırıyor. 382 kabul, 249 ret oyu ile geçen tasarının en çarpıcı yönü ise EPP’nin geleneksel ortakları olan Sosyal Demokratlar (S&D), Renew Europe ve Yeşiller yerine, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın liderlik ettiği Avrupa’nın Vatanseverleri (Patriots for Europe) ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin yön verdiği Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) ile işbirliği yapması oldu. Bu tablo, AP’de uzun yıllardır uygulanan ve radikal partileri karar alma süreçlerinden dışarıda tutmak için geliştirilen “cordon sanitaire” yönteminin fiilen ortadan kalktığının göstergesi olarak yorumlanıyor.
“İklim ve İnsan Haklarından Geri Adım”
Sosyal Demokratlar ve liberaller, EPP’nin aşırı sağ ile aynı blokta yer almasını sert şekilde eleştirirken, Yeşiller, oylamayı hem çevre politikaları hem de temel haklar açısından “tehlikeli bir geri dönüş” olarak nitelendirdi. Kabul edilen değişikliklerle birlikte:
- Sürdürülebilirlik raporu yalnızca çok büyük şirketler için zorunlu olacak,
- İklim dönüşüm planı hazırlama yükümlülüğü tamamen kaldırılacak,
- Şirketlere uygulanacak para cezalarının net ciroya bağlı oranlarla belirlenmesi yumuşatılacak,
- böylece AB’nin yeşil dönüşüm politikalarında kayda değer bir geri adım atılmış olacak.
“AB’nin Siyasi Ağırlığı Kayabilir”
AB Hukuku ve Politikaları Profesörü Alberto Alemanno, yaşananları “AB tarihinde bir kırılma noktası” olarak değerlendirdi. Alemanno’ya göre: “Kuruluşundan bu yana AB’yi inşa eden merkezci güçler ilk kez bu kadar açık şekilde kenara itiliyor. Bu, 2029’a kadar Avrupa’yı yönetecek siyasi çoğunluğu kökten değiştirebilir.” Alemanno, Ursula von der Leyen’in siyasi koalisyonunun sağ ve aşırı sağa yaslanmasının AB ekonomisi, toplum yapısı ve demokratik normlar üzerinde yıkıcı sonuçlar yaratabileceğini savunarak ABD’nin Avrupa üzerindeki etkisinin de artabileceği görüşünü paylaştı. Aşırı sağ üzerine çalışan akademisyen Oliviero Angeli ise gelişmeyi sürpriz olarak değerlendirmedi. Angeli’ye göre iklim politikası artık göç tartışmalarının yerine geçerek Avrupa siyasetinin en kutuplaştırıcı başlığı hâline geldi: “EPP’nin iklim politikalarında Yeşillerden çok Meloni’nin ECR çizgisine yakın durması, aşırı sağa karşı kurulan geleneksel güvenlik çemberini zayıflatıyor. Bunun kalıcı bir modele dönüşüp dönüşmeyeceği ise henüz net değil.”
Avrupa’da Yeni Bir Siyasi Eksen mi Oluşuyor?
AP’deki son oylama, aşırı sağın artık yalnızca güçlü bir muhalefet hattı değil, doğrudan karar alma süreçlerini şekillendirebilen bir aktör olduğunu gösteriyor. EPP’nin sağ ve aşırı sağ partilerle kurduğu bu yeni ortaklık, AB’nin:
- İklim politikalarından,
- Ekonomik dönüşüm stratejilerine,
- Demokratik normlarına kadar
pek çok alanda köklü değişimlerin kapısını aralayabilir. Avrupa’nın merkez güçleri için bu durum, siyasi haritanın önümüzdeki yıllarda çok daha sert bir rekabet alanına dönüşeceğinin güçlü bir işareti olarak değerlendiriliyor.





