Bu yılın ilk 5 ayında Türkiye genelinde yaklaşık 90 ton sahte gübre ele geçirildi. Laboratuvar testlerinden geçmeyen, içeriği belirsiz ve tescilsiz olarak piyasaya sürülen sahte gübreler, hem tarımsal üretimde ciddi kayıplara yol açıyor hem de çevre ve insan sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Sektör temsilcilerine göre, sahte gübre yalnızca çiftçinin emeğini boşa çıkarmıyor; aynı zamanda toprağın kimyasal dengesini bozarak verimi düşürüyor, çevreyi ve gıda güvenliğini tehdit ediyor.

Gübre Üreticileri ve Satıcıları İş İnsanları Derneği (GÜSİAD) Genel Sekreteri Kadir Yiğit, “Türkiye, tarımsal üretimde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmasına rağmen, sahte gübre sorunu hem çiftçinin emeğini hem toprağın verimliliğini hem de ülke ekonomisini tehdit eden ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Sahte gübre, yalnızca çiftçinin maddi kaybına yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda toprağın kimyasal yapısını bozarak verimliliği düşürüyor, mahsul kalitesini olumsuz etkiliyor ve uzun vadede çevreye ciddi zararlar veriyor. Çiftçinin alın teriyle ürettiği mahsul, sahte gübre nedeniyle heba olurken, ekonomik kayıplar da çiftçiyi olumsuz etkiliyor” dedi.

Kadir Yiğit

‘Verim çok azalıyor’

2024 yılında başlayan ve birçok bölgemizde hissedilen kuraklığın, tarımsal üretimi olumsuz etkilerken, yurt dışından ithal edilen gübre fiyatlarındaki artışların da maliyetleri yükselttiğini vurgulayan Yiğit, “Çiftçiler, mahsullerinin para etmediği durumlarda gübre kullanımını tonaj olarak azaltmak zorunda kalıyor. Bu durum, toprağın yeterli beslenmesini engelliyor ve verim kayıplarına yol açıyor. Düşük verim, yalnızca çiftçinin gelirini değil, aynı zamanda gıda arzını ve ülke ekonomisini de doğrudan etkiliyor. Denetim mekanizmalarını güçlendirmek, sahte gübre üretimini ve dağıtımını engellemek için kamu kurumları, sektör temsilcileri ve çiftçilerle iş birliği içinde çalışıyoruz. Türk tarımını sürdürülebilir kılmak ve ekonomiye katkı sağlamak için uzun vadeli projeler geliştiriyoruz. Çiftçinin kaliteli gübreye uygun maliyetlerle erişmesi, toprağın verimliliğinin korunması ve mahsul kalitesinin artırılması, temel önceliklerimiz arasında yer alıyor. Çiftçimizin emeğinin zayi olmasına, toprağımızın zarar görmesine ve ekonomimizin yara almasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘Olanı da yok ediyor’

Son yıllarda piyasada giderek artan denetimsiz ve sahte gübrelerin, sadece tarımsal üretimi değil, aynı zamanda ekosistemi ve iklim dengesini de tehdit ettiğini belirten Çiftçi Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Kontrolsüz kimyasal içeriklere sahip bu gübrelerin toprağın doğal yapısını bozuyor, verimi düşürüyor ve iklim değişikliğini hızlandıran bir etki yaratıyor. Toprağın bazı temel özelliklerini ortadan kaldırıyor. Piyasada hiçbir denetime tabi tutulmadan satılan, laboratuvar testlerinden geçmemiş gübreler yaygınlaştı. Özellikle kimyasal içerikleri tecrübe edilmemiş, bilimsel olarak etkisi kanıtlanmamış gübrelerin kullanılması durumunda toprakta ciddi zararlara yol açıyor. Topraktaki bazı eksik elementleri tamamlayalım derken, bu sahte kimyasallar o elementleri daha da azaltabiliyor. Hatta bazı zararlı elementlerin oranını artırarak, toprağın dengesini tamamen bozabiliyor. Bu durumda hem ürün verimi düşüyor hem de kalite ciddi şekilde etkileniyor” sözlerine yer verdi.

Adnan Çobanoğlu-1

‘Hayvancılık azaldı, sahtecilik arttı’

Eskiden devletin gübre ve tohumu kendi üretip, çiftçiye kontrollü bir şekilde verdiğini aktaran Çiftçi Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Bu sayede kimyasal denge gözetilir, üretici güvenle çalışırdı. Şu an gübrede büyük bir denetimsizlik hakim. Hayvansal üretimdeki düşüş de doğal gübre kaynaklarının azalmasına yol açıyor. Eskiden köylerde her ailenin birkaç ineği ya da koyunu bulunur, bu hayvanlardan elde edilen gübre toprağın ihtiyacını karşılardı. Bugün ise kırsaldaki bu yapı büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. Hayvancılığın azalması, kimyasal gübreye bağımlılığı artırıyor. Hayvansal üretim azaldıkça, çiftçi gübre ihtiyacını başka yollarla çözmeye çalışıyor. Ancak bu çözüm yolları çoğu zaman sağlıklı değil. Üstelik devletin verdiği destekler de gitgide azalıyor. Oysa bu tarım ve hayvancılık birlikte yürütülmesi gereken, birbirini besleyen sistemlerdir. Görünen o ki, toprağın korunması ve sürdürülebilir tarım için hem denetimli gübre politikaları hem de kırsal üretimi destekleyen yapısal reformlar şart. Aksi takdirde, sadece toprak değil, tüm ekosistem geri dönülmez zararlarla karşı karşıya kalabilir” dedi.

Kaynak: Filiz Erol