Ekonomik kriz derinleştikçe kolye ucundan alyansa, çeyrek altından bileziğe kadar her türlü ziynet eşyası icra dosyalarına konu oluyor. İlan.gov.tr’de yer alan bilgilere göre, İzmir’de icradan satışa çıkarılan ve çoğunlukla 14 ayar altından oluşan ziynet eşyaları arasında evlilik nişanı olan ve eşlerin isimlerinin yazdığı yüzük, alyans, bileklik, küpe ve kolye uçlarından oluşuyor. Dosyada ayrıca çeyrek altın, gram altın, çocuk küpeleri ve sertifikalı - sertifikasız pırlanta yüzükler de bulunuyor. Toplamda yüzlerce gram ağırlığa sahip geniş bir ziynet grubu icra kapsamında satışa sunuluyor. Parçaların muhammen değerleri birkaç bin liradan 50 bin TL’nin üzerindeki gruplara kadar değişiyor. Toplam değeri ise 354 bin 297 TL olan ziynet eşyalar arasında en çok dikkat çeken ise 9 adet ziynet çocuk küpesi ve 20 tane alyans yer alıyor. Borcu nedeniyle evine haciz gelen birçok yurttaş, duygusal değeri yüksek eşyalarını kaybetmenin yarattığı yıkımla Türkiye’de yoksulluğun geldiği boyutu bir kez daha gözler önüne seriyor.
‘Alyanslar bile haciz’
Türkiye’de tüketim ürünlerinin fiyatlarının küresel ortalamaların üzerine çıkarken, vatandaşın alım gücünün her geçen gün daha da daraldığını belirten Sokak Ekonomisti Dr. Osman Sirkeci, “Temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan insanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için farklı ve çoğu zaman ağır bedelleri olan yollar denemeye başladı. Bu tabloyu en çarpıcı şekilde ortaya koyan göstergelerden biri de ziynet eşyalarının icralık hale gelmesi. Özellikle İzmir’de son dönemde art arda görülen ziynet eşyası icra ilanları, kentin ekonomik sıkışmışlığını gözler önüne seriyor. Türkiye’de kredi kartı borçlanmasının en yüksek olduğu şehirlerden biri olan İzmir’de, vatandaşın elindeki son birikim anlamına gelen altınların, hatta alyansların dahi hacze konu olması, yaşanan krizin boyutunu daha da belirginleştiriyor” dedi.

‘Ailenin sigortasıydı’
Eskiden insanların altınlarını düğünde bir aksesuar gibi taktığını, sonra ihtiyaç halinde kendi iradeleriyle bozdurduğunu veya geçici olarak emaneten verip birkaç ay sonra geri alındığını aktaran Dr. Sirkeci, “Altın, zor günler için bir güvence, evin görünmeyen birikimi, bir tür sigorta niteliğindeydi. Ancak bugün gelinen noktada, insanların iradesi dışında, alın teriyle biriktirdikleri birkaç bilezik, yüzük ya da küpe artık geçim mücadelesinin ağır yükü altında icra dosyalarına düşüyor. Bir zamanlar ‘acil durumda başvurulacak destek’ olan ziynet eşyaları, artık temel ihtiyaçların karşılanamadığı bir ortamın sessiz kanıtı haline gelmiş durumda. Dar gelirli aileler için evin en son dokunulacak birikimi olan altınlar bile borç batağı nedeniyle elden çıkarken, bu durum Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkışıklığın ne kadar derinleştiğini açıkça gösteriyor. Kısacası, bugün ziynet eşyalarının düzenli olarak icraya konu olması, sadece ekonomik verilerin anlattığı bir tablo değil; geçinemeyen, çaresiz kalan, borç içinde ayakta kalmaya çalışan geniş bir kesimin sessiz ama en sert gerçeği haline gelmiş durumda” ifadelerini kullandı.

‘Minik yürüklere yazık’
‘Ak akçe kara gün içindir’ sözünün artık anlamını yitirmiş durumda olduğunu vurgulayan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gencer ise şöyle konuştu: “Günümüzde kara günün gerçek karşılığı gram altına kadar düştü. Çünkü insanların para artırıp onu alması bile büyük bir olay. Ne yazık ki derinleşen yoksulluk, milyonların hayatında gerçeği bunun çok ötesine taşıdı. Emeklilerin, asgari ücretlilerin maaşları açlık sınırının altında sıkışıp kalmışken, ülkede yoksulluk neredeyse ‘eşitlenmiş’ hale geldi. Borcunu ödeyemeyenlerin icraya düşmesi olağanlaştı; hatta artık sıradan bir yaşam gerçeği gibi görülmeye başlandı. Fakat asıl sarsıcı olan, çocuklar için, o minik yürekler için manevi değeri büyük olan takılarının bile icra dosyalarına girmesi. Bu durum özellikle büyüme çağındaki çocuklarda ömür boyu sürecek derin psikolojik izler bırakacak” sözlerine yer verdi.
‘Çocuğunun saçını sattı’
Derinleşen geçim sıkıntısı nedeniyle insanlar giyim ihtiyaçlarını ikinci el ürünlerle karşılamaya çalıştığını vurgulayan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gencer, “Birçok çalışan, iş yerlerinden verilen yemek kartlarını yarı fiyatına satarak ev kirasına destek olmaya çalışsa da, bu çabalar mevcut sorunların hiçbirine kalıcı bir çözüm getirmiyor. Şahit olduğum bir olayda, 13–14 yaşlarında bir kız çocuğunu annesi bir perukçuya getirdi. Kız, uzun süre özenle uzattığı saçlarını satmak istiyordu; çünkü evde başka çare kalmamıştı. Çocuklara yeni, ucuz takılar alıp gönül almak bir şekilde mümkündür belki… Ama yıllarca uzattığı saçlarını aç kalmamak için kestirip satmayı nasıl açıklarsınız? O an gördüğüm manzaranın bende bıraktığı üzüntüyü tarif edecek kelime bulmak gerçekten zor” dedi.





