Ramazan ayı, Müslümanlar için ibadet, paylaşma ve yardımlaşma ayı olarak biliniyor. Ancak, bazı kavramlar arasındaki farklar net olmayabilir. Özellikle Fıtır sadakası nedir? Fitre ve sadaka aynı mı? gibi sorular, bu dönemde sıkça karşımıza çıkıyor. Doğru yardımı yapabilmek ve ibadetleri yerine getirebilmek için bu farkları bilmek önemli. İşte, yanıtlar haberimizde yer alıyor...
Fıtır sadakası nedir?
Fıtır sadakası, insanın yaratılışının ve Ramazan orucunun bir şükrü olarak kabul edilir. Dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna erişen Müslümanlar için belirli kişilere verilmesi gereken bir vaciptir. Kişinin kendisi ve küçük çocukları için fıtır sadakası verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Hz. Peygamber, her Müslümana fıtır vermenin gerekliliğini vurgulamıştır.
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramının birinci günüdür, ancak bayram öncesinde de verilebilir. Bayram namazından önce verilmesi önerilirken, bayram günü veya sonrasında da verilebilir. Ancak, bayram sonrasına bırakılması tavsiye edilmez.
Fıtır sadakası miktarı, kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak ölçüde belirlenir. Sadaka dinen zengin sayılanlara, usûlüne ve fürûuna verilemez. Fıtır sadakası bir fakire veya birkaç fakire dağıtılabilir, ancak miktar bir fitreden az olmamalıdır.
Ramazan Bayramına kavuşan Müslümanlar ve velâyetleri altındaki kişiler fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler. Kişinin kendisi ve ergenlik çağına ulaşmamış çocukları için fıtır ödemesi gereklidir. Ancak, ana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için zorunlu bir ödeme yoktur.
Şâfiî mezhebine göre fıtır sadakası vermek farzdır ve nisap miktarı mala sahip olma şartı aranmaz. Temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip olan her Müslüman için fıtır vermek gereklidir. Ayrıca, varlıklı kimsenin Müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de sadaka-i fıtır vermesi gerekir.
Fitre ve sadaka aynı mı?
Zekât dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Altın için 20 miskal (80.18 gr), deve için 5, sığır için 30, koyun ve keçi için ise 40 adet olarak belirlenmiştir.
Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisapı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43). Temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi, diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir.
Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak ise, oruç ibadetinin eda edilememesi sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedeli ifade eder.
Fidye, oruç tutmaya güç yetiremeyenlerin veya hac ibadetinde eksiklik yaşayanların gidermek zorunda olduğu bir yükümlülüktür. Ayrıca gebe ve emzikli kadınlar ile ilgili özel durumlar da fidye gerektirebilir.
Zekâtın verileceği yerler Tevbe sûresinin 60. âyetinde belirlenmiştir. Zekât ve fıtır sadakasının belirlenen yerler dışında kullanılması veya hayır işlerine harcanması, Hanefîlerce caiz görülmemiştir. Ancak, zekât aracılar vasıtasıyla dağıtılabilir. Bununla birlikte, zekâtı hak sahiplerine ulaştırmayan kuruluşlara zekât verilmemelidir.
Zekât ve fidye, İslam'ın sosyal yardımlaşma ve dayanışma prensiplerinin önemli bir parçasını oluşturur. Bu ibadetlerin doğru yerlere ve şartlara uygun şekilde verilmesi toplumsal refahın artmasına katkı sağlar.