Okçular Vakfı, kökleri 2 bin yıl öncesine dayanan geleneksel yay üretimini, tamamen organik malzemeler ve kadim tekniklerle yeniden hayata geçirerek tarihsel bir başarıya imza attı. Akçaağaç, manda boynuzu ve hayvansal tutkallar gibi malzemelerle üretilen ilk geleneksel Osmanlı Türk yayı, titizlikle yürütülen iki yıllık çalışmanın ardından 2025 Fetih Kupası’nda okçularla buluştu.
Geleneksel yay üretimi, 2023 yılında Okçular Vakfı bünyesinde başlatılan özel bir proje kapsamında yeniden canlandırıldı. Proje, unutulmaya yüz tutmuş Osmanlı yaycılığı sanatını yeniden yaşatmayı ve bu mirası geleceğe taşımayı amaçlıyor.
Unutulan Ustalık Sanatı Tekrar Hayat Buldu
Okçular Vakfı Atölyesi’nde mürekkep yay yapım ustası olarak görev yapan Eren Başaran, projenin sadece bir yay üretimi değil, aynı zamanda kültürel bir diriliş hareketi olduğunu ifade etti. Osmanlı yayının diğer milletlerin yaylarından farklı olarak daha kısa ve daha kıvrak yapıda olduğunu belirten Başaran, “Bu form, özellikle savaş meydanlarında at sırtında büyük avantaj sağlıyordu. Osmanlı okçuluğu, malzeme seçimi kadar ustalıkta da bir medeniyet göstergesidir,” dedi.
Barutlu silahların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte Osmanlı’da yaycılığın ve ustalık zincirinin kesintiye uğradığını anlatan Başaran, son 20 yılda geleneksel Türk okçuluğuna olan ilginin yeniden canlandığını, bu ilginin de ustaların yeniden yetişmesini ve atölyelerin kurulmasını sağladığını söyledi.
Tamamen Organik Malzemelerle Üretildi
Geleneksel yay yapımında modern hiçbir materyale yer verilmediğini vurgulayan Başaran, yayda kullanılan altı temel malzemenin beşinin hayvansal, birinin ise bitkisel kökenli olduğunu dile getirdi. Bu malzemeler arasında manda boynuzu, aşil tendonu, kemik, hayvansal tutkal ve bağırsaktan ya da ipek kozasından elde edilen kiriş ipi yer alıyor. Bitkisel olarak ise akçaağaç kullanılıyor.
Başaran, "Modern fabrikasyon ürünlerden uzak duruluyor çünkü her malzemenin karakteri doğal yapısında gizli. Ancak bu da üretimi zorlaştırıyor. Örneğin Türkiye'deki mandaların boynuzları kısa olduğu için yay yapımında kullanılacak nitelikte boynuz bulmak oldukça zor. Bu nedenle boynuzlar çoğu zaman başka ülkelerden temin ediliyor," diye konuştu.
Yay Üretimi Sabır ve Ustalık Gerektiriyor
Geleneksel bir Osmanlı yayının inşası yaklaşık bir yıl sürüyor. Ancak bu süre boyunca tek bir yayla sürekli uğraşılmıyor. Malzemelerin belirli aşamalarda bekletilmesi gerekiyor. Yayın “halkaya alma” adı verilen son aşamasında ise en az bir yıl, ideal olarak üç ila dört yıl arasında dinlendirilmesi öneriliyor.
Yay üretim süreci akçaağacın seçilmesiyle başlıyor. Budaksız ve düzgün formdaki ağaç, uygun forma büküldükten sonra aylarca dinlendiriliyor. Ardından ağaç iskeletine, yüzeyi oluklarla işlenmiş manda boynuzları hayvansal tutkalla yapıştırılıyor. Yayın genişliği ve kalınlığı törpüyle şekillendirilerek kabaca belirleniyor. Sonrasında aşil tendonları işleniyor; örs üzerinde tahta çekiçle dövülüp parmaklarla didiklenerek pişmaniye benzeri lifli bir yapı haline getiriliyor ve bu lifler yay iskeletine dikkatlice döşeniyor.
Başaran, “Yay inşasının en kritik ve zorlayıcı aşamaları boynuzun yapıştırılması ve yayın ilk kez açılmasıdır. Eğer bu işlemlerde hata yapılırsa, tüm süreç baştan başlamalıdır. Çünkü hata geri dönüşsüz olabilir,” diyerek sürecin titizlik gerektirdiğini vurguladı.
Geleceğe Açılan Gelenek: Gençlere Çağrı
Eren Başaran, geleneksel yay yapımı kadar sportif okçuluğun da Okçular Vakfı’nda teşvik edildiğini belirterek, okçuluğa ilgi duyan gençleri hem tarihi hem sportif anlamda bu mirası tanımaya davet etti. “Yay yapmak sabır, dikkat ve ustalık ister. Ok atmak ise ruhun dengesiyle ilgilidir. Bu nedenle hem zihin hem beden terbiyesi sunar,” dedi.
Vakıf, sadece yay üretimi değil, aynı zamanda okçuluğun kültürel ve sportif yönlerini de yaşatmaya devam ederek, Türkiye’deki genç kuşaklara ilham vermeyi sürdürüyor.