Ekonomik dalgalanmaların etkisiyle artan işsizlik, toplumun geniş kesimlerini derinden etkilerken, işini kaybeden bireyler için en temel güvence olan işsizlik maaşı ne yazık ki herkes için erişilebilir olmuyor. Özellikle gerekli prim gün sayısını dolduramayanlar, işten çıkarılma şekli yasal şartlara uymayanlar ya da başvuru sürecinde karşılaştıkları bürokratik engeller nedeniyle pek çok kişi bu haktan mahrum kalıyor.

İşverenlerin haksız feshi örtbas etmek amacıyla SGK’ya gerçeğe aykırı kod bildirmesi; ‘ahlaka aykırı davranış’ olarak bilinen kod-29’u yazması çalışanı hem kıdem ve ihbar tazminatlarından ediyor hem de yeni iş bulmasını zorlaştırıyor. Bu hukuki haksızlığı ortadan kaldırmak içim yeni düzenlemeler devreye girse de, mağdurların yeri iş başvuruları “fesih kodu” nedeniyle reddediliyor. Şikayetvar’da yayımlanan şikayetlere göre, yüzlerce kullanıcı yorumu bu hakkın fiilen ne kadar erişilebilir olduğunu sorgulatıyor. Binlerce şikayet arasında, özellikle işveren tarafından haksız işten çıkarılma, maaşların eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması öne çıkıyor. Benzer şekilde, maaş hesaplama konusundaki tutarsızlıklar ve çalışılan günlerin eksik bildirilmesi de işçileri çaresiz bırakıyor. Birçok kişi, teoride yüksek olması gereken işsizlik maaşlarının sistem hatası veya eski verilerle güncellenmediği gerekçesiyle düşük yatırıldığını ifade ediyor.

Dilek Ete-3

‘Baskı aracı oldu’

İşsizlik maaşının, adında ‘hak’ geçen ama birçok çalışanın fiilen ulaşamadığı bir destek olduğunu vurgulayan Sosyal Güvenlik Uzmanı Dilek Ete, “İşsizlik maaşı, sistemin bir lütfu değil, çalışanın ödediği primin karşılığı. Ama Türkiye’de bu hak, bir çıkış koduna, bir bürokratik ‘detay’a ya da işverenin keyfine bağlanmış durumda. Özellikle işverenin SGK sistemine işçinin ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davrandığı’ şeklinde bildirimde bulunması durumunda, binlerce emekçi bu haktan mahrum bırakılıyor. İşçiyle yaşanan uyuşmazlığı çözmek yerine onu cezalandırmayı seçen işverenler, bu kodu bir baskı aracına dönüştürüyor. İşverenlerin çıkış kodlarını kötüye kullanması artık münferit değil, sistematik bir pratik haline gelmiş durumda” dedi.

‘Avukat da tutamıyor’

Özellikle hak arayan, fazla mesai isteyen, sigortasının eksik yatırıldığını fark eden işçilere karşı bu kodla adeta bir gözdağı verildiğine dikkat çeken Ete, “Git istediğin yere şikâyet et diyen patron, işçinin SGK kaydına kara bir leke sürüp köşesine çekiliyor. Bu leke, sadece işsizlik maaşına ulaşımı değil, işçinin iş hayatını da etkiliyor. Yeni bir işe başvurduğunda karşısına ilk çıkan engel, işverenin SGK’ya bildirdiği “çıkarılma kodu” oluyor. Bu kodla çıkarılan işçi, kolay kolay dava açamıyor. Açsa da süreç yıllar sürebiliyor. Üstelik avukat tutmanın maliyeti, 35-40 bin lirayı bulabiliyor. Bu da çoğu işçi için hakkını aramanın maddi olarak imkânsız hale gelmesi anlamına geliyor” diye konuştu.

‘Bir sürü detay isteniyor’

İşsizlik maaşı için gereken şartlardan birinin de son 120 gün aralıksız sigortalı çalışma olduğunu belirten Ete, “Ancak işçilerin çoğu bu kuralda da eleniyor. Çünkü işverenler, tam gün çalıştırsa da prim günlerini eksik bildiriyor. Ayda 30 gün çalışan işçi, sistemde 20 gün görünüyor. Sigortalı gösterilen gün ile fiili çalışma günü arasındaki farklar maaş hakkını ortadan kaldırıyor. Üstelik başvuru süreci 2 aya kadar uzayabiliyor. İşsiz kalan kişi hem geçim derdine düşüyor hem de devlet desteğinden faydalanamıyor. İŞKUR bir sürü detay istiyor. Halbuki sigorta primi işsizlik primi yaptıysa artık o kişiyi işsiz kaldığı sürelerde ya iş bulacak ya da işsiz kaldığı sürelerde prim verecek” ifadelerini kullandı.

‘Ne CİMER ne İŞKUR’

Yurt dışındaki sosyal güvenlik sisteminin oldukça kapsayıcı ve işçiyi koruyucu olduğunu belirten Ete, “Sosyal güvenlik kurumu Yurt dışında iş bulma konusunda ona bir şart koşuyorlar. Onun özelliklerine sahip 10 tane iş yerine gönderiyorlar. 10 tane iş yerinden birini seçmezse parasını kesiyorlar. Bizde öyle değil. İş konusunda da İŞKUR yeteri kadar işçilere faydalı bir çalışma yapmıyor. Hem de işsizlik parası verirken çok detaya giriyor. Onu sağlayamıyorlar. İnsanlar işsizlik paralarını alamıyorlar. Dava açanlar hiç alamıyor. Yani işsizlik primini ödeyen işçi, işsiz kaldığında destek alamıyor. CİMER başvuruları da artık sonuçsuz kalıyor; vatandaş ne SGK’dan ne İŞKUR’dan ne de mahkemeden çözüm bulabiliyor.

‘Adaletsizlik kurbanları’

İşveren tarafından mağdur edilen bir olaya şahit olduğunu aktaran Sosyal Güvenlik Uzmanı Dilek Ete, “17 ve 18 yaşındaki iki genç kadın, İzmir’de bir fırında kasiyer olarak çalışmaya başladı. Asgari ücretin bile altında, günlük elden ödeme ile. Sigortaları tam yatırmıyor, bir ayda yalnızca 4 gün sigortalı gösterilmişler. “Neden 30 gün yatırmıyorsun?” diye sorduklarında işveren, genç kızları ‘hırsızlık’la suçlayarak işten çıkardı. SGK sistemine ise “ahlaka aykırı davranış” kodunu girdi. Bu kod, sadece işsizlik maaşına giden yolu kesmedi. Aynı zamanda genç kadınların kariyerini ve itibarını da zedeledi. Yeni bir işe girmek istediklerinde, zincir marketler bu kodu görünce başvurularını reddetti. Böylece hem sosyal destek hakları ellerinden alındı, hem de iş bulmaları engellendi. Kayıtlarda bir ‘ahlaksız’ damgası, gerçekte ise bir adaletsizlik kurbanı olarak kaldılar. Genç kadınlar ne ilk ne de son” dedi.

Kaynak: Filiz Erol