İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), kent tarihi sergilerine bir yenisini daha ekledi. “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisi, 11 Aralık’ta ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü’nün hazırladığı çalışma, İzmir kent tarihi üzerine araştırmalarıyla tanınan Aybala Yentürk’ün küratörlüğünde hazırlandı. Projenin genel koordinatörlüğünü ise kent tarihi alanındaki yayınlarıyla bilinen Dr. Serhan Kemal Saygı üstlendi. Sergi, 13 Aralık 2026’ya kadar hafta içi 09.00–17.00, hafta sonu 10.00–17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

Koleksiyonlardan gün ışığına çıkanlar

“İzmir Fotoğrafhanesi”, kentin görsel mirasını bir bütün halinde ele alarak hem İzmirli fotoğrafçıların hem de kentin uluslararası fotoğraf tarihinde edindiği özgün konumu görünür kılıyor. Sergide; Mert Rüstem, Nejat Yentürk, Ercüment Tahtakıran, Yavuz Çorapçıoğlu, Nazmi Şurgun ve Ömer Koç’un koleksiyonlarının yanı sıra Fabio Tito, Mark Giraud, Patrice Guiffray, Çevik Çullu ve Gökçen Adar’ın aile arşivlerinden daha önce hiç sergilenmemiş fotoğraflar yer alıyor. APİKAM’ın bugüne kadar yayınlanmamış arşiv görüntüleri de ilk kez izleyiciyle buluşuyor.

İzmir, fotoğrafçılık tarihine geçiyor

Fotoğraf teknolojisinin dünyaya duyurulmasından yalnızca üç ay sonra Avrupalı gezginler İzmir’e ulaşmış ve 1840 Şubat’ında gemi güvertelerinde çektikleri dagerotiplerle kentin adını fotoğraf tarihine kazımıştı. Bu erken kayıtlar, İzmir’in fotoğrafın emekleme döneminde bile uluslararası ilgi merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor.

Gündelik yaşamın aynası

Sergi, kentin değişen yüzünü fotoğrafhanelerin merceklerinden aktarırken, İzmirlilerin gündelik yaşamındaki dönüşümleri de görünür kılıyor. Tanzimat sonrası modernleşen toplumun panoraması, stüdyolarda üretilen portrelerden sokak hayatının ritmine kadar geniş bir seçkiyle sunuluyor. Bu bölümde özellikle Sultan II. Abdülhamit döneminde hazırlanan Yıldız Albümleri dikkat çekiyor. Albümlerde yer alan İzmir fotoğraflarının büyük bölümünün İzmirli fotoğrafçılar tarafından üretilmesi, kente Osmanlı’nın görsel belleğinde özel bir yer kazandırıyor.

Seyyahların gözde kenti

Efes’ten Sardis’e, Milet’ten Yedi Kilise geleneğine uzanan kültürel zenginliğe sahip İzmir, 19. yüzyılda Batılı gezginlerin doğal duraklarından biriydi. Sergi, bu merceği genişleterek erken dönem turistik görüntüleri de kapsamlı bir şekilde ortaya koyuyor.

Kayıp fotoğrafhanelerin izinde

Cumhuriyet öncesi İzmir fotoğrafçılığının izini sürmenin en büyük zorluğu, sınırlı yazılı kaynaklar ve 1922 Büyük İzmir Yangını’nın fotoğrafhaneleri yok etmiş olması olarak biliniyor. Yangınla birlikte stüdyoların ve nüfusun kaybı, kentin fotoğrafik belleğini parçalara ayırmıştı. “İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, farklı arşiv ve koleksiyonlardan bir araya getirilen yüzlerce fotoğrafı bütünleştirerek bu kırık hafızayı yeniden inşa ediyor.

Kentin çok kültürlü fotoğrafçılık geleneği

1850’lerden itibaren teknik gelişmeler portre fotoğrafçılığını toplumsal bir alışkanlığa dönüştürdü. Saray çevresinden Levanten ailelere, konsolosluk mensuplarından Rum ve Ermeni topluluklara kadar geniş kesimler stüdyolarda portre çektirme kültürünü benimsedi.
Müslüman toplumun suret üretimine temkinli yaklaşması nedeniyle fotoğrafçılık mesleği çoğunlukla gayrimüslimlerin elindeydi. Böylece İzmir, Rum, Ermeni, Levanten ve Yahudi fotoğrafçıların omuzlarında yükselen çok kültürlü bir görsel üretim merkezi haline geldi.

Sergiden kitaba

Serginin hazırlık sürecinde yürütülen kapsamlı araştırmalar bir kitapta toplanarak okurla buluşturulacak. Alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanılan bu çalışma, İzmir’in 80 yılı aşkın fotoğrafçılık mirası üzerine yapılan araştırmaları kalıcı ve güvenilir bir başvuru kaynağına dönüştürmeyi amaçlıyor.

Muhabir: Canan Kaya