James Webb Uzay Teleskobu, evrenin yalnızca 730 milyon yaşında olduğu bir dönemde gerçekleşen ve bugüne kadar gözlemlenen en uzak süpernovayı tespit ederek kozmik tarihe ışık tuttu. Bulgular, evrenin ilk dönemlerinde oluşan yıldızların sanıldığı kadar “alışılmadık” biçimde ölmediğini, aksine günümüzde gözlenen büyük kütleli yıldızlara benzer patlamalar ürettiğini ortaya koydu.
Gama ışını patlamasıyla başlayan keşif
Süpernova gözlemi, 14 Mart 2025’te uzay tabanlı SVOM gözlemevinin GRB 250314A adlı uzun süreli bir gama ışını patlamasını tespit etmesiyle başladı. Bu ilk sinyal, olayın son derece uzak bir kozmik geçmişe ait olabileceğine işaret etti. Takip gözlemleri, Avrupa Güney Gözlemevi bünyesindeki Çok Büyük Teleskop (VLT) ile yapıldı ve kaynağın evrenin erken dönemlerinde yer aldığı doğrulandı. Ancak asıl kritik adım, patlamadan yaklaşık 110 gün sonra James Webb’in Yakın Kızılötesi Kamerası (NIRCam) ile gerçekleştirilen gözlemler oldu. Bu sayede araştırmacılar, sönmekte olan süpernova ışığını ev sahibi galaksinin zayıf parıltısından ayırmayı başardı.
Erken evrenden gelen şaşırtıcı benzerlik
Çalışmanın ortak yazarlarından, University College Dublin Fizik Okulu’ndan astrofizikçi Antonio Martin Carrillo, elde edilen verilerin önemine dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Büyük kütleli yıldızların ölümü ile gama ışını patlamaları arasındaki bağlantıyı kanıtlayan kilit gözlem, aynı gökyüzü konumunda bir süpernovanın ortaya çıkmasıdır. Bu yaşta doğrulanan bir süpernova, erken evrende hangi tür yıldızların var olduğunu ve nasıl öldüklerini anlamak için benzersiz bir fırsat sunuyor.” Analizler, bu uzak süpernovanın parlaklığı ve tayfsal özelliklerinin, Dünya’ya çok daha yakın bir mesafede 1998 yılında gözlemlenen SN 1998bw ile çarpıcı biçimde benzeştiğini gösterdi. Bu durum, erken evrende düşük metal içeriğine sahip ortamlarda oluşan yıldızların da günümüzdekilere benzer fiziksel süreçlerle patladığını ortaya koyuyor.
Yerleşik varsayımlara meydan okuyan sonuçlar
Uzun süredir hâkim olan görüş, evrenin ilk yıldızlarının çok daha büyük, daha parlak ve sıra dışı süpernova patlamaları üretmiş olması gerektiği yönündeydi. Ancak James Webb verileri, bu patlamanın süper parlak süpernova (SLSN) türünde olmadığını net biçimde ortaya koydu. Bu da büyük kütleli yıldızların ölüm mekanizmalarının, kozmik zaman boyunca düşünüldüğü kadar dramatik biçimde değişmediğine işaret ediyor. Başka bir ifadeyle, evrenin şafağında da yıldızlar, bugün tanıdığımız fizik yasalarına şaşırtıcı derecede sadık kalarak yaşamlarını sonlandırmış olabilir.
Yeni gözlemler yolda
Araştırma ekibi, önümüzdeki bir ila iki yıl içinde James Webb ile yeni gözlemler yapmayı planlıyor. Süpernova ışığının tamamen sönmesiyle birlikte ev sahibi galaksinin daha ayrıntılı incelenmesi ve patlamanın fiziksel özelliklerinin kesinleştirilmesi hedefleniyor. Bilim insanlarına göre bu keşif, yalnızca tek bir süpernovayı değil, ilk yıldızların doğası ve erken evrenin evrimi hakkında bildiklerimizi yeniden düşünmemizi gerektirecek kadar önemli.





