Doğum sonrası depresyon, tedavi edilmediğinde annenin ruhsal sağlığını yıpratırken bebeğin gelişimini de olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, belirtilerin bir haftadan uzun sürmesi halinde vakit kaybetmeden psikiyatri desteği alınması gerektiğini belirtiyor.
Postpartum (Doğum Sonrası) depresyon nedir?
Doğum sonrası depresyon, bilimsel adıyla postpartum depresyon, yalnızca annenin değil, tedavi edilmediğinde bebeğin de sağlığını olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruhsal durumdur. Bu tablo, doğum yapan kadının hormonlarında, bedeninde ve sosyal yaşamında meydana gelen ani değişimlerin; artan sorumlulukların ve yetersiz sosyal desteğin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Aslında “postpartum depresyon” başlı başına ayrı bir depresyon türü değildir; doğum sonrası dönemde, yatkınlığı olan kadınlarda tetiklenen bir depresif bozukluktur.
Postpartum Depresyonun Görülme Zamanı
Doğum yapan kadınların yaklaşık %85’inde doğum sonrası “hüzün” hali görülebilir. Bu, genellikle ilk iki hafta içinde kendiliğinden düzelir. Ancak bu süreyi aşan, özellikle doğumdan sonraki ilk üç ayda başlayan ve bir yıla kadar devam edebilen daha ağır depresyon tabloları postpartum depresyon olarak tanımlanır.
Genel depresyon semptomları olan isteksizlik, keyif alamama, enerji kaybı, uyku bozukluğu gibi şikâyetler doğum sonrası depresyonda da gözlenir. Ancak bu döneme özgü olarak;
- Nedensiz ağlama krizleri
- Aşırı huzursuzluk veya taşkınlık
- Yoğun suçluluk duyguları
- Bebeğe karşı ilgisizlik
- Bebeğe ya da başkalarına zarar verme korkusuyla ilgili takıntılı düşünceler daha belirgin şekilde öne çıkar. Tanı sürecinde en yaygın kullanılan ölçeklerden biri Edinburg Postnatal Depresyon Ölçeği’dir.
Ne zaman hekime başvurmalı?
Anne, yaşadığı ruhsal çöküşü çoğu zaman kendi başına doğru değerlendiremeyebilir. Bu nedenle, özellikle eş ve yakın aile bireyleri, annenin ruhsal durumundaki dalgalanmaların bir haftadan uzun sürmesi halinde vakit kaybetmeden bir psikiyatri uzmanına başvurmalıdır. İntihar düşünceleri, bebeğe zarar verme niyeti, gerçeklikten kopma (varsanılar) ya da beslenmeyi tamamen bırakma gibi ağır belirtilerde acil müdahale gerekir.
Tedavi yaklaşımları
Psikiyatri hekimi, annenin ruhsal muayenesini yaptıktan sonra hem depresyonun şiddetini hem de bebeğin bakım durumunu değerlendirir. Hafif seyirli olgularda sık aralıklarla kontrol ve psikososyal destek yeterli olabilir. Ancak kötüye gidiş saptandığında, emzirme süreci de gözetilerek uygun ilaç tedavisi başlatılır. Yetersiz tedavi, hastalığın ağırlaşmasına ve daha yüksek dozda ilaç kullanma ya da hastaneye yatış gibi daha zorlayıcı süreçlere yol açabilir.
Doğum sonrası depresyon, annenin bebeğe temasını ve emzirmesini azaltarak bebeğin temel güven ve bağlanma ihtiyacının karşılanmamasına neden olabilir. Uygun tedavi ve takip planı ile emzirmenin sürdürülmesi mümkündür; ancak bu sürecin mutlaka hekim kontrolünde yürütülmesi gerekir.
Kimler daha yatkındır?
- Daha önce depresyon öyküsü olanlar
- Ciddi tıbbi hastalık yaşayanlar
- Sosyal destekten yoksun olanlar
- Ekonomik zorluklar yaşayan anneler doğum sonrası depresyon açısından daha yüksek risk taşır.
Aileye düşen görev
Doğum sonrası dönemde annenin ruhsal sıkıntıları kültürel sebepler, iletişim eksiklikleri veya ekonomik engeller nedeniyle fark edilmeyebilir. Bu nedenle annenin takibi yalnızca hekimin değil, tüm aile bireylerinin sorumluluğundadır. Düzenli doktor görüşmeleri, bebeğin gelişim sürecinin izlenmesi ve anne-bebek ilişkisinin gözlemlenmesi, olası postpartum depresyonun erken fark edilmesi açısından kritik önemdedir.