Türkiye’de makarna artık bir kültür ve keyifle yenilen bir yiyecek olmaktan çıkıp, ucuzluğu nedeniyle vatandaşın daha çok tercih ettiği bir ürün haline geldi. Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği’nin verilerine göre, kişi başı yıllık makarna tüketimi 7,3 kilograma yükseldi. Pandemi döneminde 7,5 kilograma kadar çıkan tüketim, 2023’te 7,1 kilograma inse de yeniden artışa geçti. Ucuz ve uzun ömürlü bir gıda olması nedeniyle sofralarda daha sık yer bulan makarna, derinleşen yoksulluğun ve düşen alım gücünün sessiz göstergelerinden biri haline geldi. Et, süt ve temel protein kaynaklarına erişim giderek zorlaşırken, Türkiye’de kişi başı kırmızı et tüketimi sadece 16,6 kilogramda kaldı. OECD ülkelerinde bu oran 34,8 kilograma, Avrupa ortalamasında ise 34,5 kilograma ulaşıyor.
‘Lüks hale getirebilir’
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik tablonun en somut göstergesinin artık sofralarda görüldüğünü aktaran TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal, “Et alacak gücü kalmayan tüketici makarnaya yönelmiş durumda. Ancak bu talep arttıkça makarna fiyatları da yükselebilir. Bugün için hâlâ uygun sayılan fiyatlar, yarın bu temel gıdayı da lüks hale getirebilir. O zaman tüketicinin ne yiyeceği gerçekten belirsizleşecek. Aslında burada sorulması gereken asıl soru, sadece makarna yiyen bir toplumun ya da makarnayla büyüyen bir çocuğun ne kadar sağlıklı olabileceğidir. Bu durum yalnızca bugünün değil, geleceğin de önemli bir sorunu haline geliyor. Çünkü tek tip ve dengesiz beslenme, uzun vadede toplumsal sağlık üzerinde kalıcı hasarlar bırakacaktır. Bu tablo, tüketicinin artık ekonomik olarak dibe vurduğunu açıkça gösteriyor. Yani ortada bir çıkmaz, bir sarmal var. Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu, alım gücünü yükseltecek politikaların hayata geçirilmesidir. Aksi halde Türkiye’deki maliyetlerin, fiyatların, kiraların, ısınma ve eğitim giderlerinin yükselişi sürerken, maaş ve ücretler aynı kalırsa, geri gidişin durması mümkün değil” dedi.

Bugün yoksulluk sınırının, açlık sınırının belli olduğunu belirten Koçal, “Buna rağmen milyonlarca kişi bu sınırların altında yaşamaya devam ediyor. Eğer gelir artışı sağlanmazsa, bu tablo çok daha kötüye gidecek. Çünkü makarna tüketiminin artışı, aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlığın birebir yansımasıdır. Makarna, yalnızca bir gıda değil, ülkenin ekonomik durumunun aynası haline gelmiştir. Bu nedenle yetkililerin bu tabloyu ciddiyetle dikkate alması gerekiyor. En kısa sürede, geleceğimizin teminatı olan çocukların ve gençlerin sağlıklı beslenmesini sağlayacak adımlar atılmalı. Alım gücünü artıracak önlemler, artık ertelenemeyecek kadar zorunlu hale geldi” sözlerine yer verdi.
‘Gelir giderek daralıyor’
Protein tüketiminin azaldığı bu dönemde, karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin doğal olarak arttığını belirten Sokak Ekonomisti Dr. Osman Sirkeci, “Çünkü karbonhidrat, doyuruculuk açısından kısa vadede bir tokluk hissi sağlıyor. Ancak asıl önemli olan, proteini ve vitamini esas alan bir beslenme biçiminin yerini artık daha çok psikolojik doyuma ve karın tokluğuna dayalı bir beslenme tarzı almış durumda. İnsanlar mecburen kalorisi yüksek, karbonhidrat oranı fazla gıdalara yöneliyor. Bu durumun temel nedeni, tüketicinin giderek daralan gelir düzeyi. Emekliler, asgari ücretliler, öğrenciler ve işsiz milyonlar, tıpkı giyinme ve barınma alanlarında olduğu gibi, beslenme konusunda da küresel standartların altında bir yaşam sürmek zorunda kalıyor. Günlük ihtiyaçlar artık asgari düzeyde, çoğu zaman da yetersiz biçimde karşılanabiliyor” dedi.

Makarna ve benzeri karbonhidrat içerikli gıdaların yoğun tüketiminin, sadece ekonomik bir tercih değil, zorunluluk olduğunu vurgulayan Dr. Sirkeci, “Ancak bu zorunluluk, uzun vadede büyük bir bedel doğuruyor. Çünkü karbonhidrat ağırlıklı beslenme, insan beyninin gelişimi açısından kritik öneme sahip protein ve vitamin alımını düşürüyor. Bu eksiklik, gelecek kuşaklarda bilişsel gelişim ve zeka düzeyinde kayıplara neden olabilir. Bugün zaten yeterli donanıma ulaşamadan mezun olan milyonlarca üniversite genci, dünya ortalamasında işsizlik sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Bu tablo, sadece ekonomik değil, beslenme alışkanlıklarıyla da doğrudan bağlantılı. Eğer bu koşullar değişmezse, Türkiye’deki gençlerin küresel ölçekte rekabet etme şansı giderek azalacak ve bu işsizlik rekoru kalıcı hale gelecek” ifadelerini kullandı.

‘Etin tadını unuttuk’
Makarnanın bile lüks hale geldiğini DİSK Emekli Sen eski Bölge Temsilcisi Sabahattin Yeşiltepe, “Tüketimde belki önde görünsek de bu bir tercih değil, zorunluluk. Çünkü açlığın, yokluğun, sefaletin ve insanca yaşam hakkının kalmadığı bir ülkede nefes almak bile vergiye bağlanacak noktaya geldiyse, elbette en çok makarna tüketen ülke oluruz. Ekmekte de durum farklı değil. Bir dönem simitle biraz idare edebiliyorduk ama artık o da pahalı. Ailece yenemiyor, bazen yarısını bile bölüşüyoruz. Allah’tan makarna var diyoruz; yokluğa, yoksulluğa, açlığa bir nebze teselli oluyor. Makarna da bir gün lüks kategorisine girerse, o zaman gerçekten korkunç bir tabloyla karşı karşıya kalırız. Ne zaman yediğimizi bile hatırlamıyoruz. Et, süt, sebze bir yana, insanların çoğu temel gıdayı bile unuttu. Eskiden yenilen, içilen birçok şeyin adını bile hatırlamıyoruz artık” dedi.





