Sinop’ta doğan Rıza Nur, 30 Ağustos 1879’da eğitimde askerî tıp okullarından mezun olan ve fenni sünnet yöntemini sisteme sokan ilk uzman hekim olarak tanındı. II. Meşrutiyet sonrası Sinop milletvekili seçilen Nur, Maarif ve Sıhhiye vekâletlerinde görev yaptı; Moskova ve Lozan müzakerelerinde Türkiye’yi temsil eden kadro içinde yer aldı.
Rıza Nur: Türk Siyasetinin Tartışmalı Figürü
30 Ağustos 1879’da Sinop’ta dünyaya gelen Rıza Nur; hekim, siyasetçi ve yazar kimliğiyle Cumhuriyet tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri oldu. TBMM’nin ilk dönemlerinde milletvekilliği yapan Nur, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Maarif Vekili olarak görev aldı. Moskova ve Lozan antlaşmalarının müzakerelerinde aktif rol üstlendi. Ancak devrin reformlarıyla ters düşmesi nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Yurtdışında geçirdiği yıllarda Türk tarihi ve Türkçülük üzerine yoğunlaştı.
Cumhuriyet’in Kurucu Kadrolarındaki Rolü
Rıza Nur, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Meclis-i Mebûsan’ında Sinop milletvekili olarak görev yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ise 1. ve 2. dönemlerde yine Sinop’u temsil etti. 1921-1923 yılları arasında Sıhhiye Vekilliği yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nde millî eğitim bakanı unvanını taşıyan ilk isim oldu. Saltanatın kaldırılmasına ilişkin kanun teklifini Meclis’e sunan da yine Rıza Nur’du.
Lozan ve Moskova Görüşmelerindeki Misyonu
Sovyetler Birliği ile 1921 yılında yapılan Moskova Antlaşması’na TBMM heyeti adına katıldı; Çiçerin ve Stalin ile görüşmeler yaptı. Ali Fuat Cebesoy ve Yusuf Kemal Tengirşenk ile birlikte anlaşmayı imzaladı. Lozan Konferansı'nda da Türkiye’yi ikinci delege olarak temsil etti.
Cumhuriyet’le Uyuşmayan Duruşu
Yeni rejimin şekillenmesi sürecinde hükümetle arasındaki görüş ayrılıkları giderek derinleşti. Özellikle İzmir Suikastı sonrasında yaşanan idamlar karşısında duyduğu endişeyle 1926’da Fransa’ya gitti. Daha sonra Mısır’a geçerek 12 yıl burada yaşadı. Bu süreçte, Türkbilik Revüsü adlı yıllığı yayımladı ve Namık Kemal üzerine kapsamlı bir inceleme kaleme aldı.
Hatıratında Sert İddialar
Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı dört ciltlik anı kitabı, hem döneminin önde gelen isimleri hakkında ileri sürdüğü çarpıcı iddialarla hem de sert üslubuyla dikkat çekti. Atatürk, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak gibi Cumhuriyet’in kurucuları hakkında “akıl hocaları bendim” ifadesini kullandı. Laikliğin ve saltanatın kaldırılmasında kendi etkisinin belirleyici olduğunu savundu. Hilafetin kaldırılmasına ise karşı çıktı.
Kadınlar, Etnik Kimlikler ve Tartışmalı Görüşleri
Kadınlara, eşcinsellere ve Türk olmayan topluluklara yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanan Rıza Nur; özellikle Arnavutlara karşı sert ve küçümseyici söylemler geliştirdi. Cumhuriyet kadrolarını etnik kimlikleri üzerinden eleştirdi. Atatürk’ü ise sağlığında öven bir yaklaşım sergilese de, sonrasında ağır biçimde eleştirdi.
Ruh Sağlığı Üzerine Tartışmalar
Rıza Nur’un ruh sağlığına ilişkin görüşler de çelişkili. Turgut Özakman, Nur’un şizofreni ve narsisistik belirtiler gösterdiğini ileri sürerken; İzzeddin Şadan, onu ciddi, terbiyeli ve sebatkâr bir kişi olarak tanımladı. Nur’un kendi yazılarında nevrasteni hastası olduğunu ifade ettiği görülürken, çeşitli yazarlar tarafından tutarsız ve paranoyak tepkiler verdiği yönünde değerlendirmeler yapıldı.
Bilimsel Çalışmalar ve Edebiyat Hayatı
Tıbbiye’de eğitim gören Rıza Nur, Gülhane’de asistanlık yaptıktan sonra cerrahî alanda uzmanlaştı. Fennî sünnet üzerine yazdığı ilk kitabı dikkat çekti ve eserin bazı bölümleri Almanca’ya çevrildi. Balkan Savaşlarına da katıldığı ifade edilen Nur, daha sonra Mısır'da yazarlık faaliyetlerine devam etti.
Hayatının Son Yılları ve Ölümü
1938 yılında Atatürk’ün ölümünün ardından Türkiye’ye dönen Rıza Nur, İstanbul Taksim’de kiraladığı mütevazı bir dairede yaşamını sürdürdü. Aynı zamanda burada Tanrıdağ dergisinin idaresini yürüttü. 8 Eylül 1942’de hayatını kaybeden Nur, Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi. Mezar taşında adı Orhun alfabesiyle yazılıdır ve “Türklük için yaşadı, öldü” ifadesi yer almaktadır.
Sansürlenen Hatırat ve Yayın Serüveni
Rıza Nur’un anılarını içeren “Hayat ve Hatıratım”, 1935’te British Museum’a teslim edilmiş, 1960 yılına kadar yayımlanmaması şartıyla bırakılmıştı. Eserin sansürlü ilk baskısı 1967’de Kadir Mısıroğlu tarafından yayımlandı; ancak 1968’de 5816 sayılı yasa kapsamında Türkiye’de yasaklanarak toplatıldı. Sonraki yıllarda sansürsüz baskıları da yine toplatma kararıyla karşılaştı.
Nihal Atsız ile Bağlantısı
Rıza Nur’un biyolojik çocuğu yoktu ancak Nihal Atsız tarafından manevi baba olarak kabul edildi. Atsız, onun hakkında “Yazdığından daha güzel konuşurdu” diyerek olumlu bir görüş dile getirdi.