Aşırı susama hissinin her zaman sadece sıvı eksikliğinden kaynaklanmadığını belirten Dr. Karakaya, vücudun su ve tuz dengesini bozan durumların da susuzluğu tetikleyebileceğini söyledi. Yeterli sıvı alımına rağmen hâlâ susama, buna yorgunluk veya kas kramplarının eşlik etmesi halinde altta yatan nedenin araştırılması gerektiğini ifade etti.

Uzman, kronik stresin böbrek üstü bezlerini aşırı uyararak zamanla yetersizliğe yol açabileceğini, diyabet hastalarında ise kan şekeri yükseldikçe böbreklerin fazla glukozu idrarla atmaya çalıştığını ve bunun su ihtiyacını artırdığını aktardı. ADH hormonu eksikliğinde ise böbreklerin suyu tutamadığını ve sık idrara çıkıldığını söyledi. Düşük potasyum veya yüksek kalsiyum gibi mineral dengesizliklerinin böbrek fonksiyonlarını bozabileceğini, hipertiroidi, hiperaldosteronizm ve Cushing sendromu gibi hormonal bozuklukların da benzer şekilde susuzluğu artırabileceğini belirtti.

Aşırı tuz, paketli gıda, yüksek protein ve düşük karbonhidrat tüketiminin de idrar artışına neden olabileceğini söyleyen Karakaya, idrar söktürücü ilaçlar, kahve, çay ve alkolün de su kaybını hızlandırdığını ekledi. Ağız kuruluğunun çoğu zaman susuzlukla karıştırıldığını, tükürük bezlerinin yeterli çalışmaması durumunda ağız kokusu, çiğneme güçlüğü ve yapışkan tükürük gibi belirtiler görülebileceğini anlattı. Ayrıca adet döneminde östrojen ve progesteron seviyelerindeki değişim ile kan kaybının su ihtiyacını doğal olarak artırdığını ifade etti.

Dr. Karakaya, uzun süreli ve açıklanamayan susama ile sık idrar şikâyetlerinin mutlaka ciddiye alınması gerektiğini, erken tanının olası sağlık sorunlarının önüne geçmede hayati rol oynadığını vurguladı.

Muhabir: Canan Kaya