Pandemi tedbirlerinin yumuşatılması, okullar için yaz tatillinin başlaması, yaklaşan kurban bayramı vesilesi ile sahil kasabalarında oluşan yoğunluk, bir takım olumsuzluklara sebep olsa da, sıkıntılı geçen günler sonrası, bulunduğum Marmara denizi kıyısındaki şirin yörede insanların kumsalda güneşlendikleri, müsilajdan temizlenen denizin serin sularına kendilerini (tedbir kurallarını unutarak) bıraktıklarını görmek!!! İnsan hayatın değişmeyen kuralı olan ''Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür'' cümlesinin doğruluğunu bir kere daha ispatlıyordu. Artan insan nüfusuna karşı yeterli olmayan alt yapı ve aksayan temizlik hizmetleri, çöplerin etrafa dağılması, pis kokuların, istenmeyen görüntülerin, hastalık taşıyan haşerelerin çoğalmasına vesile oluyordu. Şirin beldeye gelenler, üzerlerine düşen görevleri yapmak yerine, çöplerini kapağı açarak çöp konteynerin içine bırakmak yerine, ’kapak açmak çok zor olduğu için’!!!  kenara bırakarak yollarına devam etmekte beis görmüyor. Çöp torbalarını parçalayarak kendilerine yiyecek arayan başı boş köpeklerin, kedilerin çokluğu dikkatimi çekti, zira bu köpekler, kediler, pet shoplarda satılan cins köpekler ve kedilerdi ve ne yazık ki, çocuklarının gönlü olsun diye ebeveynlerin (oyuncak yerine) satın aldığı, çocukları sıkılınca da, vicdanları sızlamadan, zerre kadar tereddüt etmeden sokağa terk edilen canlılardı!!! Otuz senedir belli sürelerde aynı beldede tatil yapıyorum, bu süre zarfında dostluk kurduğum insanların kumsalda her zaman bulundukları yerde olduğunu düşünerek, havanın ve denizin güzelliğinden yararlanmak isteyen, ‘ücretsiz halk plajı kumsalını’, havlularının, evden getirdikleri şezlonglarının üzerinde sere serpe yatan, şemsiyelerin altında toplanmış grupların arasından slalom yapan kayak sporcuları gibi, kum tanelerinin çıplak ayak tabanlarıma yapmış olduğu rahatlatıcı masaj ve güneşin sıcaklığını bir nebze de olsa denizden gelen serinletici rüzgar eşliğinde ilerliyordum ki; bir şemsiyenin altında kadın, erkek altı kişilik bir grubun konuşması dikkatimi çekti. Durup denizi seyrediyor gibi yapıp konuşmaları dikkatle dinlemeye, yan gözle de izlemeye koyuldum. Şemsiye altındaki grup soğuk içeceklerini yudumlayıp, çekirdeklerini çitleyerek, deniz kenarında havadaki oksijen ayarını yapmak için aralıksız tüttürdükleri sigaralarını söndürmek için kuma gömüyorlardı!!!. Grup çok hararetli bir şekilde, sahildeki insan yoğunluğundan, çevreni ve denizin kirliğinden bahsediyor ve temizlik için kendilerince netice vereceğinden emin oldukları (sigarayı kuma gömen yedikleri çekirdeğin kabuklarını kuma atan onlar değilmiş gibi) kesin çözüm önerilerini anlatıyorlardı! Çevre dostu grubu kendi küçük dünyalarındaki büyük çözüm önerileri ile baş başa bırakıp kalabalık arasından kumların üzerine bırakılmış içecek kutularının, şişelerin, içlerinde ne olduğunu bilmediğim plastik torbaların üzerine basmamaya dikkat ederek hedefe doğru yürüyüşüme devam edim. Yanılmamıştım dostlar aynı yerde masanın etrafında şemsiyenin altında oturuyorlardı. Tanıdıklarımın dışında gruba üç kişinin dahil olduğunu gördüm. Selamlaşma ve tanışma faslından sonra sohbet faslına geçildi. Masa etrafındakiler çeşitli şirketlerden, devlet dairelerinden, ya da kendi işlerinden emeklilerdi. Hemen her konuda bilgileri olduğu iddiasıyla ve fikirlerini fireni patlamış ağır vasıtanın yokuş aşağı gidişi gibi ifade etmekte bir sakınca görmedikleri gibi yapılan karşı fikirlere de kulaklarını tıkıyorlardı. Konuşmalarda bazılarınca ortaya konulan fikirlerde, ülkede olumlu hiçbir işin olmadığı (ülkesini küçümseyerek), ülke insanının cahil bilgisiz olduğunu (öyle ya kendileri Patoganya vatandaşı) söyleyip, kendilerinin ve mahallesinin büyüdüğünü zanneden, Avrupalılar için, ‘adamlar hem demokrat hem de iyi işler yapıyor arkadaş’ diyerek eziklik içinde yaşayan zavallılar olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Mübarek Kurban Bayramının ülkemiz ve insanlığın hayırlarına vesile olması dileği ile ‘Hayvanların mal olmadığını aklımızdan çıkarmadan çevremize sahip çıkalım. Hayırlı Bayramlar.