Türkiye’de yüz binlerce çocuk, okula gitmesi gereken saatlerde tarlada, atölyede, sanayide ya da sokakta çalışıyor. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde tablo, çocukların en temel hakkı olan ‘çocuk olma’ hakkının bile giderek daraldığını gösteriyor. Artan yoksulluk, güvencesiz çalışma biçimleri ve denetimsizlik, çocuk emeğini görünmez bir zorunluluk haline getirirken; uzmanlar, son yıllarda hem kayıt dışı çalıştırılan çocuk sayısında hem de tehlikeli işlerde çalışan çocuk oranında belirgin bir artış olduğuna dikkat çekiyor. Araştırmalar, özellikle mevsimlik tarım, küçük ölçekli sanayi ve hizmet sektörlerinde çocukların uzun saatler, düşük ücretlerle ve ciddi riskler altında çalıştırıldığını ortaya koyuyor. Eğitimden kopuşun hızlanması ise döngüyü daha da derinleştiriyor.

Evren Lacin 1

‘Çocuk emeği krizi’

Çocuk haklarının en çok ihlal edildiği alanlardan biri olan çocuk işçiliğinin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde bir kez daha Türkiye’nin en yakıcı sosyal sorunlarından biri olarak karşımıza çıktığını belirten İzmir Seyyar Satıcılar Dernek Başkanı Evren Laçin, çocukların özellikle sokakta ve kayıt dışı işlerde çalışmak zorunda bırakıldığını belirterek, kentteki tabloyu ‘görünmeyen bir çocuk emeği krizi’ olarak nitelendirdi. Sokaklarda çalışan çocukların sayısının her yıl artış gösterdiğini belirten Laçin, “İzmir’de her yaştan yaklaşık 300 bin sokak emekçisi bulunuyor. Bunların ise ortalama 6 bini 12–18 yaş arası çocuklardan oluşuyor. Sanayi bölgelerinde de benzer bir manzara var. Her köşe başındaki dükkânda 5–6 çocuğun kötü şartlarda çalıştığını görüyorum” dedi.

Çöp, midye, mendil

Midye, mendil, peçete ve çiçek satan ya da geri dönüşüm atığı toplayan çocukların, günlük 150–200 lira arasında değişen kazançlarla hayatta kalmaya çalıştığını vurgulayan Laçin, “Aile desteğinden yoksun çocuklar da azımsanmayacak kadar fazla. Birçoğunun annesi ya da babası yok; bazıları her ikisini de kaybetmiş. Okula gitmek onlar için bir hayal. Karnını doyurmak için çalışmak zorunda kalan bu çocuklar, resmi tatillerin ya da bayramların anlamını bilmiyor çünkü hayat onlara hiçbir zaman tatil yapmayı öğretmedi. Onlara Çocuk olma hakkının bugün Türkiye’de ciddi biçimde tehdit altında olduğunu ve sorunun yalnızca bugün değil, geleceği de doğrudan etkileyen bir kriz olduğu aşikar” diye konuştu.

‘Sahipsiz ve umutsuzlar’

Sokakta çalışan çocukların temel kültürel etkinliklere bile erişemediğine dikkat çeken Evren Laçin, “Tiyatro nedir bilmeyen, sinema salonuna hiç adım atmamış çocuklar bunlar. Günlük kazançlarından bir parça ayırıp aldıkları küçük bir çikolata bile onlara kısa süreliğine dünyanın en mutlu insanıymış gibi hissettiriyor. Sahipsiz, kimsesiz, umutsuz olan bu çocuklarımıza umarım bir gün gerçekten bayram yaptırabiliriz. Hayal ettikleri şey çok büyük değil; bayram sabahı yeni kıyafetlerle, ne yiyeceklerini düşünmeden arkadaşlarıyla gülmek. İzmir’in geleceğini taşıyan yaklaşık 6 bin çocuk için bu belki de en büyük sevinç olurdu” şeklinde konuştu. Yaz aylarında okulların kapanmasıyla çalışan çocuk sayısının daha da arttığını vurgulayan Laçin, devletin çocukların eğitime erişimini güçlendirecek acil çözümler geliştirmesi gerektiğini söyledi.

Özgür Şen-4

‘Yeri şantiye olamaz’

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların eğitim hakkını tehdit eden ciddi sorunlarla yüzleştiklerini aktaran Eğitim İş İzmir 1 No’lu Başkanı Özgür Şen, “Son yıllarda MESEM uygulaması ve ekonomik nedenler ile birlikte yaklaşık 1 milyona yakın çocuğun eğitimden uzaklaştığını görüyoruz. Mesleki Eğitimin doğru bir eğitim modeli olarak işlemesi gerekirken, MESEM uygulamasında çocukların erken yaşta çalışma hayatına yönlendirildiği durumlarla karşılaşılması hepimizi kaygılandırmakta. Çocuklarımızın sanayide fabrikalarda, inşaatlarda ağır koşullar altında çalışmak durumunda olması, üstelik bu süreçte yaşanan üzücü iş kazaları, konunun hassasiyetini artırmakta. 2025 yılında İSİG raporuna göre 81 çocuğumuz çalışmak zorunda bırakıldıkları için hayatlarını kaybetti. Geçen hafta MESEM öğrencisi Alperen Uygun, Mersin Anamur da çalıştığı inşaatta asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. Hiçbir çocuğumuzun eğitime erişim hakkı, ekonomik gerekçeler nedeniyle zayıflamamalı. Çocuklarımızın yeri şantiyeler değil, okul olmalı” ifadelerini kullandı.

‘Eğitim ekonominin gölgesinde’

Özel sektöre verilen destek ve teşviklerin çocukların eğitimle bağını koparmasına yol açmaması gerektiğini vurgulayan Eğitim İş İzmir 1 No’lu Başkanı Özgür Şen, “Eğitim, her çocuğun yaşam hakkını, gelişim hakkını ve geleceğini güvence altına alan kamusal bir hak. Tüm çocuklarımızın güvenli, sağlıklı ve nitelikli bir eğitim ortamında gelişmesi ve mesleki eğitimin yeniden düzenlenmesi gerekmekte. Bugün ihtiyacımız olan, çocuklarımızı çalışma yaşamının risklerinden koruyan, onları okulda tutan, akademik ve sosyal gelişimlerini destekleyen politikaların güçlendirilmesidir. Çocuk Hakları Günü vesilesiyle çağrımız nettir: Her çocuğun eğitime erişimi güvence altına alınmalı, çocuklarımızın geleceği hiçbir ekonomik düzenlemenin gölgesinde kalmamalıdır” dedi.

Kaynak: Filiz Erol