Dünyaca ünlü fotoğrafçı Steve McCurry, yeni sergisi “The Haunted Eye” ile İstanbul’da sanatseverlerle buluştu. İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlenen sergi, Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde kapılarını açtı.
Sergi, McCurry’nin kariyerini şekillendiren 25 unutulmaz fotoğrafı ve daha önce hiç sergilenmemiş 160 eseri bir araya getiriyor. 212 Photography Istanbul’un 8. edisyonuna özel hazırlanan proje, 30 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek.
“İstanbul’a geri dönmek harika”
İstanbul’a defalarca geldiğini belirten McCurry, kenti “özel bir yer” olarak tanımladı.
“İstanbul’a geri dönmek harika. Elli yılı aşkın süredir buraya birçok kez geldim. Çalışmalarımı burada sergilemek her zaman büyük bir zevk.”
Serginin fikrinin küratör Anne Morin’e ait olduğunu söyleyen sanatçı, “Arşivimi çok derinlemesine inceledi ve eserlerim üzerine yeni bir bakış açısı geliştirdi. Onunla çalışmak benim için büyük bir onur” dedi.
“Gazze’deki insanlar direnç ve metanet gösteriyor”
McCurry, yaşamının büyük kısmında 1978’de ilk kez gittiği Asya’ya odaklandığını belirterek, “O bölgeye defalarca gittim. Afrika, Çin ve Latin Amerika’da çalışsam da beni hep Asya çekti” ifadelerini kullandı.
Afgan kızı Sharbat Gula’nın unutulmaz fotoğrafı ile Gazze halkının direnişi arasında benzerlik kuran McCurry, şunları söyledi:
“Sharbat Gula’nın bakışında hep bir direnç ve haysiyet vardır. Gazze’den gelen fotoğraflarda da aynı metaneti görüyorum. Zorluklara rağmen direnen, umutla kalmaya çalışan insanlar var.”
“Fotoğraf, kim olduğumuzu kaydeder”
Fotoğrafın yalnızca bir gazetecilik aracı olmadığını, aynı zamanda insanlığın belleğini koruduğunu vurgulayan McCurry, “Kim olduğumuzu, şehirlerimizi, davranışlarımızı kaydetmek çok önemli. Fotoğraf olmasaydı geçmişe bakma şansımız olmazdı” dedi.
“Sanatçı asla emekli olmaz”
Emekliliği düşünmediğini ifade eden ünlü fotoğrafçı, “Sanata tutkuyla bağlı bir insan asla emekli olmaz. Yemek yemeyi ya da nefes almayı bırakmadığımız gibi, sanatı da bırakamayız” diye konuştu.
Eserlerinin, ölümünden sonra “yaşanan dünyaya dair bir belge” olarak kalmasını dilediğini de sözlerine ekledi.
Ara Güler’e vefa
McCurry, yakın dostu Ara Güler’i de andı:
“Ara Güler’le arkadaş olabildiğim için çok şanslıydım. İstanbul’a her gelişimde onunla buluşurduk. Bilgisini paylaşmaktan çekinmeyen, cömert bir insandı. Harika bir fotoğrafçı ve gerçek bir dosttu.”
“Fotoğraflar birbiriyle konuşuyor”
Serginin küratörü Anne Morin, “The Haunted Eye”ın dünya prömiyerinin İstanbul’da yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
“İstanbul, Doğu ile Batı’nın kesiştiği bir şehir. McCurry’nin arşivinde yıllara yayılan insan hikâyeleri burada yeniden canlanıyor.”
Morin, sergide ilk kez siyah beyaz versiyonlarıyla sunulan fotoğrafların, McCurry’nin duyarlılığını ve sanatçı yönünü öne çıkardığını belirtti:
“Fotoğraflar arasında güçlü bir ilişki var. Onun bakışını, dünyayı nasıl gördüğünü anlıyorsunuz. McCurry, fotoğrafı bir ressamın kalemi gibi kullanıyor.”