Gazze’de kışın sert yüzü ortaya çıktı. Soğuk hava, aylarca süren saldırıların ardından açıkta kalan on binlerce Filistinliye yeni bir mücadele dayatıyor. Yerinden edilmiş aileler, Han Yunus’taki yıkılmış evlerine yeniden dönüyor; ancak bu dönüş, yalnızca acı hatıralara değil, aynı zamanda ölümcül bir tehlikeye de götürüyor. Gazze’nin doğusundan zorla göç etmek zorunda kalan Filistinliler, kış soğuğuyla birlikte battaniye, mont ve ısınmaya yarayacak ev eşyalarını bulabilmek için Han Yunus’ta bulunan eski evlerinin enkazını tarıyor. Çocukları soğuktan koruyacak bir palto, yaşlılar için birkaç battaniye bile büyük bir hayatta kalma desteği haline gelmiş durumda. Ancak Filistinliler bu arayışı yaparken yalnızca beton yığınları ve moloz değil, İsrail ordusunun hedef olma ihtimaliyle de karşı karşıya kalıyor. Bölge sakinleri, enkazlara döndüklerinde keskin nişancılar tarafından takip edildiklerini, zaman zaman uyarı ateşiyle karşılaştıklarını belirtiyor. “Sadece çocuklarımı sıcak tutacak bir battaniye almak istedim. Ama burada her adım ölüm gibi. Ya donacağız ya vurulacağız.” Han Yunus’ta yaşayan yerinden edilmiş bir baba, yaşadığı bu ikilemi böyle özetliyor.
Yardımlar Sınırlı, Bekleyiş Acı Veriyor
Gazze’nin sınır bölgelerinden kısıtlı yardım girişine izin veriliyor. Yakıt, soba, battaniye ve kışlık kıyafet gibi kritik insani ihtiyaçlar ya gecikiyor ya da hiç ulaşmıyor. Sınırlı yardımın sebep olduğu bekleyiş ise özellikle çocuklar ve yaşlılar için ölümcül bir hal almış durumda.
- Isınma için kullanılabilecek malzeme yetersiz
- Çadır yaşamı - yağmur, rüzgâr ve soğuğa karşı korumasız
- İlaç ve sağlık hizmetleri sınırlı, hastalık riski artıyor
Bir sağlık çalışanı, çadır bölgelerinde soğuk algınlığı, zatürre ve solunum hastalıklarının hızla arttığını, çocukların bu şartları kaldıracak durumda olmadığını vurguluyor.
Çadırlar Kışa Karşı Savunmasız
Yerinden edilen ailelerin büyük bölümü hâlâ sızdıran çadırlar içinde yaşıyor. Kış yağmurları ve sert rüzgâr, gece sıcaklığının düşmesiyle birleştiğinde yaşamı çileye dönüştürüyor. Çadırların soğuğa karşı hiçbir koruyuculuk sağlamadığını söyleyen aileler, “Enkaz altında bile daha az üşüyoruz” sözleriyle durumun vahametini anlatıyor. Çadırlarda kalan anneler, yanmayan ıslak odunlarla ateş yakmaya çalışıyor, çocuklarını ısıtmak için plastik parçalar yakmak zorunda kalıyor. Bu da zehirli duman nedeniyle solunum sorunlarını tetikliyor. Gazze’nin kışında yalnızca soğuk değil, belirsizlik de ağırlaşıyor. Enkazdan kurtarılan eski eşyalar, çoğu zaman çamur, beton ve cam parçalarıyla kaplı; fakat yine de değerli. Çünkü başka alternatif yok. İnsanlar, bir hırka bulmak için saatlerce molozları elleriyle karıştırıyor. Saldırıların izleri arasında en çok kaygı, çaresizlik ve yalnızlık hissi göze çarpıyor. Yardım kuruluşlarının sınırlı erişimi, güvenli yaşam alanlarının olmaması ve soğuk hava, Gazze’deki insani krizi daha da derinleştiriyor.
İnsanlık Çağrısı: Kış Yardımı Acil Öncelik
Han Yunus’taki manzara, savaşın bitmeyen etkilerini yeniden ortaya koyuyor. Enkazlardan kışlık eşya toplamaya çalışan Filistinliler, yalnızca yıkılmış evlerinin değil, uluslararası vicdanın da altında kaldıklarını hissediyor. Uzmanlar, uluslararası toplumun acil ve kapsamlı kış yardımı sağlamaması durumunda bölgedeki insani krizin daha fazla can alabileceği uyarısında bulunuyor. Gazze’deki ebeveynler için şu an tek bir dilek var: Çocuklarının soğuktan ölmemesi. Bu dilek, savaşın ortasında geriye kalan en temel insan hakkı olan yaşama hakkının çığlığı niteliğinde.





