Kalp krizi uzun yıllar boyunca yalnızca ileri yaş grubunun hastalığı olarak bilinirken, artık tablo değişti. Uzmanların açıkladığı son verilere göre kalp krizi vakaları 20’li yaşlara kadar indi. Bu durum, gençlerin de kalp damar sağlığı açısından ciddi risk altında olduğunu ortaya koyuyor.
Son yıllarda genç nüfusta hareketsiz yaşam biçiminin yaygınlaşması, fast food ve işlenmiş gıdaların tüketiminin artması, obezite ve tip 2 diyabet oranlarındaki yükseliş, gençlerde kalp krizi riskini tetikliyor. Pandemi sürecinde masa başı çalışmanın artması, düzensiz uyku düzeni ve yüksek stres de riskleri daha da görünür hale getirdi. Türkiye’de yapılan çalışmalarda, 40 yaşından önce kalp krizi geçirenlerde ilk yıl ölüm oranı yüzde 1 civarındayken, 15 yıl içerisinde bu oranın yüzde 25’e kadar yükseldiği belirtildi. Özellikle 36 yaş civarında kalp krizi geçiren erkeklerde ölüm oranının 15 yıl içinde yüzde 30’u bulması, uzmanların altını çizdiği çarpıcı bir veri olarak dikkat çekiyor.
‘Sağlıklı yaşam’ vurgusu
Kardiyoloji uzmanları, bu tabloya karşı yaşam biçimi değişikliklerinin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Sigaranın bırakılması, sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz, kilo kontrolü ile tansiyon, kan şekeri ve kolesterol değerlerinin takip edilmesi, kalp krizine karşı en güçlü koruyucu adımlar arasında. Ayrıca aile öyküsünde kalp rahatsızlığı bulunan gençlerin daha erken yaşlardan itibaren önlem alması gerektiği belirtiliyor. Uzmanlar, genç yaşlarda geçirilen kalp krizinin ilerleyen yıllarda daha büyük sağlık sorunlarına yol açabileceğini hatırlatarak, toplum genelinde farkındalık oluşturulması gerektiğini söylüyor. Kardiyologlar, günlük hayatta yapılacak küçük değişikliklerin bile kalp sağlığını büyük ölçüde koruyabileceğini ifade ediyor.
“Avrupa’dan fazla”
Son yıllarda hem dünyada hem de Türkiye’de kalp krizinin daha genç yaşlarda görülme eğilimi olduğuna dikkat çeken İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Kardiyoloji Uzmanı Uzman Dr. İnan Mutlu, özellikle 40–50 yaş altı hasta grubunda kalp krizi oranının azımsanmayacak düzeyde arttığını belirtti. Türkiye’de genç yaşta kalp krizi geçirme oranının Avrupa ortalamasına kıyasla çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Mutlu, “Bunun başlıca sebepleri arasında sigara kullanımı, obezite, diyabet, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam tarzı ve stres yer alıyor. Ayrıca tanı yöntemlerinin (yüksek duyarlılıklı troponin testleri gibi) gelişmesi de daha hafif ve erken vakaların saptanmasını kolaylaştırdı. Ülkemiz üzerinde yoğun stres, gelecek kaygısı, ekonomik koşulların kötülüğü de bunların artmasında sosyal etkenler olarak öne çıkmaktadır. Bunun yanı sıra besinlerde ve tarımda kullanılan kimyasalların da kalp-damar sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu ve bu durumun riskleri artırabileceği değerlendirilmektedir. Özetle, kalp krizi artık sadece ileri yaş hastalığı değil; gençler için de ciddi bir tehdit haline geldi” diye konuştu.
“Düzenli kontrol edilmeli”
Çocuklarda görülen kalp krizi vakalarının erişkinlerdeki kadar sık görülmediğini, ancak doğuştan gelen kalp hastalıkları, ritim bozuklukları, kalp kası iltihapları (miyokardit) veya genetik lipid bozuklukları gibi durumların risk oluşturabileceğini kaydeden Mutlu, “Ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta, çocukta açıklanamayan göğüs ağrısı, bayılma, çarpıntı, ani nefes darlığı gibi şikâyetleri kesinlikle göz ardı etmemeleridir. Böyle bir durumda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Özellikle ailede genç yaşta kalp hastalığı veya ani ölüm öyküsü varsa, çocukların düzenli kalp kontrollerinden geçmesi çok önemlidir. Ayrıca sigara dumanına maruziyetin engellenmesi, sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve obezitenin önlenmesi, küçük yaşlardan itibaren kalp sağlığını koruyucu en temel adımlardır” ifadelerini kullandı.