İzmir’de dışarıda yemek artık bir tercih değil, ulaşılamayan bir ihtiyaç. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in 2024 Bölgesel Satın Alma Gücü Paritesi verileri, İzmir’i lokanta ve otel harcamalarında Türkiye’nin en pahalı ili olarak gösterirken, asgari ücretli için kent yaşamı giderek daralıyor. 2026 yılı için net 28 bin 75 lira olarak belirlenen asgari ücret, günlük yaklaşık 936 liraya denk geliyor. İzmir’de iki kişinin sade bir akşam yemeği için ödenen 800–1.200 lira ise asgari ücretlinin bir günlük kazancını tamamen tüketiyor, hatta çoğu durumda yetmiyor.

‘Çay, simit lüks’
“Asgari ücretlinin şehir merkezlerinde yemek yemesinin, ailesiyle bir kafede-restoranda sosyalleşmesi bugün, açlık sınırının altında belirlenen ücretler nedeniyle tam anlamıyla hayal haline geldi” diyen Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Aziz Koçal, “Asgari ücretli, artık kent yaşamının en temel unsurlarına dahi erişemez durumda. Önceki yıllar bir simit bir çayla sosyalleşmeye çalışan emekçilere bugün simit ve çay bile lüks. Asgari ücretli, şehirlerde yaşamını sürdürmeye değil; açlıkla mücadele etmeye çalışmakta. Akşam evde tencerede ne kaynayacağı, sofraya ne konulacağı, ay sonunda kiranın, elektrik, su ve doğalgaz faturalarının nasıl ödeneceği, çocuğun beslenme çantasına ne koyulacağı temel gündem haline geldi. Bu tabloyu yalnızca pahalılık ile açıklamak mümkün değildir. Aynı şekilde bu durumu sadece ekonomik bir sorun olarak değerlendiremeyiz. Halktan yana politikasızlık vardır. Kaynaklar halkın yaşam kalitesini artırmak için kullanılmamaktadır” diye konuştu.
‘Gelecek neslin de sorunu’
Alım gücünün hızla düşmesinin yurttaşları kentsel yaşamdan ve sosyal hayattan tamamen dışladığını aktaran Koçal, “Birçok evde aç yatıp tok kalkan bireylerin olması, yaşanan derin çaresizliğin açık göstergesidir. Sağlıklı gıdaya erişimin imkânsız hale gelmesi, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de sorunudur. Sağlıklı beslenemeyen çocukların sağlıklı gelişmesi mümkün değildir. Öte yandan merdiven altı üretimlerin artması, son dönemde yaşanan zehirlenme vakalarıyla birlikte, ülkemizi ciddi halk sağlığı riskleriyle karşı karşıya bırakmaktadır. Süreç; ailelerin dağılması, aynı evde birden fazla ailenin yaşamak zorunda kalması gibi sağlıksız toplumsal sonuçlara doğru ilerlemektedir. Bu gidişatın sürdürülebilir olmadığı açıktır” ifadelerini kullandı.

‘250-350 liradan başlıyor’
Dışarıda yemeğin artık temel sosyal ihtiyaç olmaktan çıktığını vurgulayan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gencer, “Asgari ücretli için dışarıda yemek artık keyif ya da sosyal ihtiyaç değil, lüks harcama. İzmir’de sıradan lokantada bir tabak yemek 250–350 liradan başlıyor. Bu da 2–3 saatlik emek demek. İki kişinin mütevazı akşam yemeği neredeyse bir günlük çalışmaya denk. Bu tabloyu sadece ‘pahalılık’ diye açıklayamayız; burada ciddi sosyal dışlanma var. Karşıyaka vapurunda gevrek-çay bile Kordon Boyu’nda yemekten daha lüks oldu. ‘Ailece dışarıda yemek yemeye gidiyoruz’ sözünü etmek artık hayal olmaktan öte sözcük dağarcığımızdan silindi” diye konuştu.
‘Hayatlarından çıkardılar’
Vatandaşların en hızlı vazgeçtiği harcama kaleminin dışarıda yemek ve sosyal yaşam olduğunu belirten Nesibe Gencer, “Asgari ücretli ve emekli, kafe, lokantaları gibi hayatlarından tamamen çıkardıklarını söylüyor. İnsanlar ‘dışarıda ne yiyelim’ diye değil, ‘evde nasıl daha ucuza pişiririz’ diye hesap yapıyor. Bu, insanların kentle kurduğu bağın kopması demek. Asgari ücret Türkiye’nin her yerinde aynı ama İzmir’de lokanta-otel fiyatları ülke ortalamasının çok üzerinde. Bu da İzmir’de yaşayan asgari ücretliyi daha yoksul hale getiriyor. İnsanlar kendi şehirlerinde misafir gibi yaşamaya zorlanıyor. İzmir’de asgari ücretli kendi kentinde yaşayamaz durumda” dedi.





