Kendimizi gözlemlediğimiz, eleştirebileceğimizi düşündüğüm ve dikkat edersek etrafımızdaki insanlarda da (öz güvenleri yok ya da az olan) sıkça rastlayacağımız; başkalarının üzüntülerinden, başarısızlıklarından, kötü geçirdikleri günlerden zevk alarak mutlu ve tatmin olan çok sayıda insanla karşılaştığımızı görürüz. Yok ben öyle biri değilim etrafımda da böyle insanları barındırmam diyebilirsiniz! Size yanıldığınızı, yaratılan her insanın nefsini terbiye etmediği ve nefis terbiyesi için çaba göstermediği sürece bu duyguları ömrünün sonuna kadar az veya çok taşıdığını gösteren (çok olması hali psikopatlık) günlük hayatımızdan bir kaç örnekle birlikte inceleyelim. Futbol maçında, karşı takımın yenilgisini, bazen benim de sizin de içinde yer aldığı taraftar grubunun büyük bir coşkuyla kutlaması. TV seyrederken ya da araba kullanırken kaza gördüğümüzde vah vah yazık olmuş diyerek, koltukta otururken, yola devam ederken iç dünyamızda “şükürler olsun ben ve ailem sağlam diyerek” sevinç duymak. İşsiz kalan bir arkadaşınız geçim sıkıntısını görünce, şükürler olsun benim işim var diyerek mutlu olmak. Evliliği konusundaki problemleri anlatan arkadaşınızı dinlerken; hamt olsun benim sorunum yok diyerek sevinmek. İmtihan sonucu kötü not alan arkadaşına karşı çok üzüldüm derken; oh benim notum iyi diyerek sevinmek. Örneklerini fazlalaştıracağımız bu tür olumsuz olaylar karşısında bizler hep; biz kötü gün dostuyuz, senin durumuna çok üzüldüm, beni çok derinden etkiledi!!!  deriz, deriz de, bazen beraberce iş yaptığımız, ya da tek olarak bizden başarılı arkadaşımızı (dostumuzu!) arayarak “seninle gurur duyuyorum, tebrik ederim, başarılarının devamını dilerim, kendi başarımmış gibi sevindim! diyebiliyor muyuz? Eğer bir insan bu davranışı tereddüt etmeden yapıyorsa, bu davranış içinde bulunan insanların, kendisine olan saygısı ve öz güveni son derece sağlam olduğundan, kurdukları insani ilişkilerinde, her daim saygı ve sevgi görürler. Taktir ve tebrik duygusunun tersi olan *Dünyanın en doğru işini yapsa da alkışlamayız* cümlesinde gizli zihniyet sahipleri için, öz güven noksanı, ilke yoksunu kişilerdir denilir. Normal diye tabir edilen hayat kuralları dahilinde insanlar yaşanan olaylara bağlı olumsuzluklar sonrasında, karşısındaki gibi düşünmeye (Empati) çalışır, insanların empati yapamadığı zamanlarda, bizler bu insanları narsis ya da psikopat diyerek yaftalayamayız. Zira narsis ve psikopat kişiler hiç bir zaman empati kurma gibi bir düşünce içinde olmazlar. Bir kaç psikopatik örnekle konuyu somutlaştıralım. Bir kaç genç kızın veya bir kaç gencin bir araya gelerek hemcinslerini hırpalamaları (işin vahameti; bunu öğrenim kurumu olan okul içinde yapmaları) ve bunu kayıt altına alarak yayınlamaları. Bazı kendini bilmezlerin hayvanlara çeşitli işkenceler yapmasını yayınlaması gibi. Bencil insanların normal yaşantı sürerlerken, birden bire önemli bir yere geldiklerinde değiştiklerini, yüksekten bakmaya başladıklarını, acımasız canavarca davrandıklarına, hayret ve şaşkınlık içinde baka kalır, anlamaya çalışırken; noksanlıklarımızdan, üzüntümüzden, kayıplarımızdan, üzgün olsalar da hissettikleri sevinç duygusu içerisinde kendilerine başarı ve çıkar elde ederek mutluluk sağlayan insanları nasıl adlandıracağız dersiniz! Galiba insanın yaradılışından beri var olan genetik kodlarında saklı bencillikle (insan sadece kendi çıkarlarını düşünen yaratıktır) açıklayabiliriz. Çevremizde sıkça karşılaştığımız mutsuz insan tiplerinin özellikleri ve uğraşları, kendilerini değerli ve eşsiz göstererek, diğer insanları değersiz ve sıradan görerek, onların noksanlarını arar, dedikodularını yapar, kendilerine ve çevrelerine karşı hiç bir vakit dürüst olmazlar, yanlış yapılan işlerde sorumluluğu başkalarına yükleyip onları mutsuzluklarından, mutluluk duyma çabası içine girerler. Hepimizin kendimize soracağı soru; mutluluğu başkalarının mutsuzluğu üzerinden mi, yoksa aklımızın ışığında terbiye edilmiş nefsimizin kontrol ederek, nelerimiz olduğuna bakmadan, sahip olduklarımızdan azami keyfi almaya çaba mı sarf etmeli miyiz mi olmalı. Kısa olan ömrümüzde, ölümlülerden (Ben su dünyada ağlar gezerken Bir dost bulamadım gün akşam oldu, Yazıktır şu ömrüme yazık Bir dost bulamadım gün akşam oldu. Pir Sultan Abdal) dost edinmek yerine, terbiye edilmiş nefsimiz aydınlığında, tevazu içinde kendimizle barışık, kendimizin dostu olarak, başkalarının mutsuzluğundan, acısından zevk almak yerine, doğrularımızla, yanlışlarımızla hayattan zevk almayı becerebilmeliyiz. Tutkunuzu hep yukarıda tutarak, sevdiklerinizle birlikte sevdiğiniz işlerle uğraşarak hayatı geçirmek, olumsuzluklar karşısında umutsuzluğa kapılmamak, ufak şeyleri kafaya takmamak, bardağın dolu tarafını görmek, ağlamanın da gülmenin de insan hayatında olduğunu bilmek, dengeli yaşamak, hayatı güzelleştirecektir.