Dünya üzerinde yaşayan değişik inanç ve ırklara mensup toplulukların, özel olan inanç ve milli günlerindeki olayları anmak ve kutlamak için sevinç ve mutluluk içinde bir araya geldikleri günlerin tarifi olan “Bayram”  günleri ülkemizde gerçek anlamda kutlanıyor mu acaba! Dünya ve ülkemizde iki yıldır büyük can kaybına ve ekonomik kayba sebep olan salgın sebebiyle alınan tedbirlerin (kısıtlama süresinde 3 dini bayramı sokağa çıkma yasağıyla geçirdik) geçtiğimiz günlerde gevşetilmesiyle bir nebze de olsa rahatlayan bizler yaklaşan “Kurban Bayramını” yasaksız geçirmenin heyecanını, artan otobüs, uçak, tren seferlerinden anlıyoruz (İnşallah Sıla-ı Rahim içindir). Dini ve Milli duyguların, örf, adet ve inançların kutlandığı böyle özel günlerin, pandemi öncesinden başlayan ve toplumun bazı değerlerini kaybetmesine vesile olduğunu düşündüğüm “tatil” günleri gibi görmesi komşu ve akraba ilişkilerindeki gevşemeler, toplum içinde uzun sürede oluşan “İnanç ve Millet” olma şuurunda (kuvvetli yağışlar sonrası toprağın verimli kısmının erozyonla heba olması gibi) yarattığı tahribatının gelecekteki nesillerimizin Millet ve İnanç şuuru üzerinde erozyona sebep olduğunun geç olmadan farkına varmamızın; Milli bayramların istikbalimize, bağımsızlığımıza sahip çıkmamıza,  Dini bayramların İnanç ve Millet olma şuurunun güçlendirdiğini hatırımızdan çıkarmamız gerektiği kanısındayım. Türkler İslamiyet’i ve Anadolu’da yerleşik düzene geçtikten sonra dini bayramları kutlamaya başlamış olsalar da, İslamiyet öncesi Türk kavimleri ve Devletleri, (Dede Korkut hikayelerinde bahsedilen) çeşitli vesilelerle, döneme ait inanç, örf,  adetlerine göre kutsal kabul ettikleri ve kutladıkları günleri olmuştur, bunlardan bazıları günümüzde toplumumuz tarafından halen kutlanılmaktadır (Göktürkler’in Ergenekon´dan çıkışı ve baharın gelişi olarak kutlanan Nevruz) Dini bayramlar toplumumuzun çimentosu görevini üstlenerek, Millet olarak kuşak tuğlalarının sağlam, düzgün ve daima yükselen koruyucu duvar olarak örülmesini, bu duvar sayesinde Millet olarak birlikte, güven ve huzur içinde yaşamamızı sağlayan değerlerdir. Bayram öncesi, çocukluk dönemimize ait güzel hatıralarımız vardır; yeni alınan ayakkabılarımızı başucuna koyduğumuzu elbiselerimizi sandalye üzerine itinayla yerleştirdiğimizi, aile büyüklerinin evi her zamankiden başka temizlediklerini (Bayram temizliği) Kurban Bayramı öncesi kurban alım telaşını gözlemleyip, yaşamışızdır. Bayram sabahları ailenin erkeklerinin bayram namazı için erkek çocuklarının ellerinden tutarak Camiye gittiklerini, evdekilerin namaz sonrası beraberce yapılacak kahvaltı ya da kurban kesimi için gerekli hazırlıkları yaptığı hepimizin çocukluk anılarımızda yerini almıştır. Dini bayramların toplum içinde değerli olmasının özelliğini sadece inanç yönünden görmekle Bayramlara gerçek değerini vermiş olmayız kanısındayım. Bayramın tartışılmaz en önemli yanlarından birisi aile büyüklerini ziyaret etmekle (senede 2 sefer de olsa!!!) onlara verdiğimiz değeri göstermek, herhangi bir şekilde aralarında dargınlık oluşmuş olan insanların birbirleriyle barışarak ilişkilerini düzeltmelerine, akraba ziyaretleri yaparak akrabalık bağlarının güçlenmesine, mezarlık ziyaretleri ile atalarımızı hatırlamaya vesile olması, böylece Milli birlik alt yapısının güçlenmesine zemin oluşturması diyebiliriz. Güzellikleri içinde barındıran böyle özel günleri layık olduğu şekilde kutlayarak, gelecek olan nesillere sağlan zemine oturmuş milli beraberlik ve şuuru içinde nesiller yetiştirmek için bayramları tatil günleri görmek, sahillerde gün geçirmek yerine, büyüklerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı ziyaret etmeyi kendimize şiar edinmeliyiz. Bazılarınızın kendisine bayramlar mı eskidi bizler mi yaşlandık diye sorduğunu duyar gibi oldum!!!  Dini ve Milli bayramlar, tatil günleri değildir…