Donald Trump, Ortadoğu'da uzun bir siyasi gezi turu başlattı. Gezinin en önemli durağı Riyad’dı ve Trump burada büyük bir ihtişamla karşılandı. Ancak bunların hepsi sadece gösteriş. Olup bitenlerde önemli olan, Amerikan Başkanının Suriye'nin yeni Lideri Ahmed Hüseyin eş-Şara ile resmen görüşmüş olmasıdır.
Bu olayın önemini anlayabilmek için, hali hazırda var olan ve henüz oluşmaya başlayan olaylar zincirinin tamamını inşa etmek gerekir.
Evet Amerika, Suriye’nin kontrolünü Suudi Arabistan ve İsrail’e bıraktı. Bunun yanında Türkiye Doğu Akdeniz’den de çekildi. 

Suriye’den Avrupa’ya boru hattı döşenecek.
Beyaz Saray sözcüsü, görüşmenin Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın daveti üzerine gerçekleştiğini söyledi. Görüşmeye, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da telefonla katıldı. Suudiler, "Yeni Suriye"ye yönelik yaptırımların kaldırılması için yoğun çaba harcıyor. Donald Trump ise karşı bir talepte bulundu. Şam, bölgede ABD'nin başlıca müttefiki olan İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeyi amaçlayan sözde "İbrahim Anlaşması"nı imzalamalı, IŞİD ve müttefiklerine karşı mücadeleye başlamalı, radikal cihatçıları ülkeden çıkarmalı ve militanların eğitildiği saha kamplarının faaliyetlerini kontrol altına almalıdır.
Suriye'nin Beşşar Esad dönemindeki temel sorunu hem para sistemine hem de enerji sektörüne yönelik geniş çaplı yaptırımlardı.
 Yerel para biriminin işletilmesi ve dönüştürülmesinin doğrudan yasaklanmasının yanı sıra, üretim tesislerinin sıfırdan restore edilmesine, modernizasyonuna veya inşasına olanak veren her türlü ünite ve teknolojinin ithalatının tamamen engellendiğini hatırlatalım. Verimli petrol sahalarının aslan payının kaybedilmesi, yani yakıt hammaddelerinin tamamen kıt olması ve kalan enerji santralleri, petrol rafinerileri ve boru hatlarının aşırı yıpranması, durumu kritik bir şekilde ağırlaştırdı. Birçok açıdan bu, çarpışmanın hızını önceden belirledi. Yeni hükümet ve Türkiye bu zaafı çok iyi biliyor; Esad'ı devirmek için kendileri de bu karta oynadılar. Ama Ankara Hükümeti ve Şam’la birlikte olsalar bile bu sorunu çözemezler. Suriye harabe halindedir ve Türkiye'nin de kendi enerji sorunları var ve ABD yaptırımlarını açıkça ihlal etmeyecektir.
Suudiler için Suriye, büyük bir enerji pazarı olmasının yanı sıra, aynı zamanda yeni bir teknolojik geleceğe doğru sıçrama tahtası niteliğinde. Küresel enerji sektörünün yapısının değiştiğinin farkındadır, en azından doğal gazın ekonomik ve enerji üssü olarak petrolün yerini giderek daha fazla alması anlamında. Çok bilinmese de Suudi Arabistanlı şirketlerin ABD rafineri pazarında güçlü bir varlığı bulunuyor. Birçok büyük petrol ürünleri üreticisinin hisselerine sahipler. Benzer bir genişleme Çin'de de ortak projeler şeklinde aktif olarak devam ediyor. Pekin'in desteğiyle Suudiler, en son kömür yakma teknolojilerini tanıtıyor. Ülke tarihinin ilk nükleer santralinin hayalini yaşıyorlar.

Suudilerin bölgede güçlenmesi Washington'ın işine geliyor

Bu birincisi, Türkiye'nin Suriye'nin tamamına el koymasını engelleyecektir. İkincisi, halen var olan İran varlığına ve nüfuzuna karşı yeni bir denge unsuru oluşturacaktır. Üçüncüsü, Suudilere böylesine cömert bir hediye vererek ABD, yeni silah sözleşmeleri, Amerikan hazinelerine daha fazla yatırım ve Washington'ın petrol üretim hacminin düzenlenmesine ilişkin taleplerine daha dikkatli yaklaşma, yani orta vadeli piyasa fiyatlarının kontrollü bir şekilde ayarlanması şeklinde karşılıklı adımlar atabileceğine güvenebilecektir.
ABD, Suudiler ve İsrailliler aracılığıyla bölgede olup biteni doğrudan etkileyebilecek, Türkiye'nin ihtiraslarını dizginleyebilecek, İran'ın çarkına çomak sokabilecek ve Suudi petrodolarlarının akışına güvenebilecek. Suudi Arabistan, Suriye pazarının tamamen boşalmasıyla enerji sektörünü ve bununla birlikte ekonomisini kökten yeniden biçimlendirme fırsatına kavuşuyor. Ve nihayet ABD ile ilişkilerde eşit oyuncu haline geliyor. Suudiler için bu, yarım yüzyıldır süren, köleleştirici stratejik ortaklık anlaşmasının, daha çok "silah karşılığı petrol" olarak bilinen anlaşmanın sona ermesinin ardından, ulusal prestij meselesi. 
 Rusya Devlet Başkanı'nın Basın Sekreteri Dmitriy Peskov, Rusya'nın Suriye'deki mevcut yönetimle ilişkiler kurduğunu, ABD'nin de aynısını yaptığını söyledi.
“Suriye'nin şu anki liderliği - biliyorsunuz ki biz de onlarla ilişkiler kuruyoruz. Amerikalılar da aynısını yapıyor, bu yüzden bu durum, oldukça anlaşılabilir. Genel olarak, elbette, Suriye halkının nihayet hak ettiği barışı, öngörülebilirliği, istikrarı elde etmesi ve Suriye'nin birleşik bir devlet olarak kalması için ilişkiler kurmamız gerekiyor" dedi Peskov.
Büyük hayallerle Suriye’de Esad rejimini devirmeye çalıştık ama Suriye’den birçok şey bekliyorduk. Amerika ve İsrail’in araya girmesi ve en son Suudilerin de Suriye’de söz sahibi olması Türkiye’nin beklentileri için bir hayal oldu.