Son yıllarda Türkiye'de artan obezite artışını tek bir ana faktörle açıklanamaycağını söyleyen Diyetisyen Ebru Kulluk, "Obezite artışında birkaç ana başlık öne çıkıyor.
Öncelikle, vatandaşların son yıllarda beslenme alışkanlıkları değişti. Şehir hayatının artmasıyla gelen aceleci yaşamın beslenme üzerine çokça olumsuz etkisi oldu. Liften zengin, mevsimsel gıda tüketiminden; yüksek kalorili, düşük besin değerli ama hızlı hazırlanmış, ultra işlenmiş ürünlere kayıldı. Diğer yandan fiziksel aktivite azaldı ve masa başı işler, kolaylaşan ulaşım ve herkesin fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışmaması nedeniyle alınan kalori enerji yakımı düştü" dedi. Diyetisyen Kulluk, obezite artışındaki diğer faktörler hakkında şunları söyledi: Sosyo-ekonomik faktörler de etki yaratıyor. Düşük gelirli gruplarda ucuz ve doyurucu görünen fakat besin değeri düşük gıdalara yönelme; beslenme okuryazarlığının düşük olması, sağlığımızı destekleyecek olan besin değeri zengin gıdaların fiyatının çok pahalı olması ciddi bir etken. Gıda bağımlılığı ve reklam etkisini de yadsımamak gerekiyor. Şeker, tuz ve yağın birleştiği hiperlezzetli gıdaların bağımlılık potansiyeli ve sürekli görünür olmaları, iştah artırarak kontrolsüz ve sağlıksız beslenmeye yol açıyor. Uyku, stres ve biyolojik faktörlerin de son yıllarda dikkate alınması gerektiğini görüyoruz. Yetersiz uyku, kronik stres, hormonal dengesizlikler gibi sorunların kilo aldırma konusunda önemli rol oynadığını görüyoruz. Hormonal dengesizlikleri açmam gerekirse; endokrin bozucular da günümüzde çokça etkisini gösteriyor ve kilo alımını kolaylaştırıyor.
"Hızlı ve mucize çözümler gerçekçi değil"
Toplumda kilo artış hızının yükselmesiyle bir yandan da kilo vermek isteyen kişi sayısının da arttığını dile getiren Diyetisyen Ebru Kulluk, "Yüksek kilolu insan sayısı arttıkça, doğal olarak kilo verme talebi de artıyor. Ancak burada kritik noktayı şöyle özetleyebilirim. Talep artışı her zaman doğru yöntemlere yönelmeyi sağlamıyor. Hızlı çözüm arayışı, popüler diyetlere, sosyal medyada yayılan “mucize yöntem”lere kaymaya neden oluyor. Bu da hem sonuçların sürdürülemez olmasına hem de sağlık risklerine yol açıyor. İnsanlar bu noktada “influencer”ların reklam alarak pazarladıkları ne olduğu belirsiz zayıflama çayları, kahveleri, sirkelerine güveniyorlar. Ancak kilo vermenin yolu mucize besinler ilaçlar içecekler değil, vücudu besleyecek besinlerle yeterli ve dengeli beslenmekten geçiyor" dedi.
Kilo vermede doğru bilinen yanlışlar
Diyetisyen Ebru Kulluk, kilo verme sürecinde doğru bilinen yanlışları şu sözlerle değerlendirdi: Ne kadar az yersem o kadar hızlı kilo veririm” yanılgısı giderek yaygınlaşıyor. Çok düşük kalorili diyetler metabolizmayı yavaşlatır, kas kaybını artırır, uzun vadede kilo alımını kolaylaştırır. Ayrıca bu düşünceler ileride yeme bozukluğu davranışını tetikleyebilir. Tek tip diyetle hızlıca çözülür” diyerek sağlıksız yöntemlere başvuruluyor. Çeşitli detokslar, tek besin diyetleri kısa vadede su kaybı ile kilo göstergesini düşürür, ama yağ kaybı sınırlıdır ve geri alım riski yüksektir. Hareket etmek, sağlıklı bir kilo verme sürecinin vazgeçilmez unsurları arasında yer alıyor. Spor yapmadan sadece diyet yeter” düşüncesi bu nedenle yanlış ancak elbette diyet tek başına kilo kaybı sağlayabilir fakat kas koruması ve metabolizma hızını sürdürmek için fiziksel aktivite şart. Son olarak hızlı kilo verip sonra korurum mantığı da insanları yanılgıya düşürüyor. Hızlı verilen kiloların büyük kısmı su ve glikojen depolarıdır; kalıcı yağ kaybı için zamana ihtiyaç vardır.
"Besinlerle kurulan ilişki düzeltilmeli"
Son dönemde artan en çabuk etki gösteren diyet arayışı hakkında değerlendirmelerde bulunan Diyetisyen Ebru Kulluk, "Hızlı sonuç isteği, modern yaşamın getirisi olan her şeyin hızlı yaşanmasından kaynaklanıyor, kimsenin vakti ve tahammülü yok. İnsanlar sosyal medyadaki “öncesi-sonrası” görsellerinden, kısa süreli mucize vaatlerinden etkileniyor ancak fizyolojik olarak sağlıklı ve sürdürülebilir yağ kaybı haftada ortalama 0,5–1 kilogramdır. Daha hızlı kayıplar genellikle kas ve sıvı kaybıdır. Besinlerle kurulan ilişki düzeltilmeden, kilo vermek için sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılmadan yapılan diyetler geri kilo alımına yol açabilir" dedi.