İklim değişikliği; kim suçlu?
Harun Raşit Uysal
Günümüzün en önemli küresel sorununu söyleyin desem, hemen hemen herkes kovid-19 salgını der. Bundan sonraki sorunlar nedir diye sorsam artan işsizlik, ekonomik kriz ve enflasyon diye yanıt verirler.
Kovid-19 salgınından önce gündeme yukarıdakilerle birlikte savaşlar, küresel iklim değişikliği de giriyordu. Ancak şu anda hükümetler salgını geriletmeye odaklanmış durumdalar.
Biz salgın ortamından bir yazılığına sıyrılıp savaşların nedenine kısaca bakacak olursak; savaşların emperyalist ülkelerin güç politikalarını devam ettirmek için halklar arasına soktukları nifakın sonucu olduğuna karar veririz. Zavallı insanlar haberleri olmadan, dünyanın geri kalmış bölgelerinde hiç öğrenemedikleri politikalar uğruna katlediliyorlar.
Açlığa gelince. Gerçekten suçlu sıradan insanlar mı? Halbuki onlar yıllarca yer altı ve yer üstü zenginlikleri sömürülmüş, açlıklarını giderecek bir topan ekmeğe dahi muhtaç edilmişler.
O zaman suçlu kim? İnsanlığın ortak malı olan ve çocuklara tertemiz bırakmamız gereken zenginlikleri talan edenler mi?
Kovid-19 da adaletsiz çıktı…
Kovid-19 da adaletsiz çıktı be kardeşim. Varsıllar istedikleri gıdaya, ilaçlara, vitaminlere rahatça ulaşırlarken hatta bazıları ada satın alırlarken, yoksullar daha da yoksullaştı, açlık çekenlerin de sayısı arttı. Bulaşı ve ölümler ağırlıklı olarak bu kesimlerden çıkıyor. Bir de kovid 19 la en önde mücadele eden sağlık personelinden.
Dünya diğerleri gibi bu salgını da atlatacak. Ardından gelecekteki tehlikeleri konuşacağız. Muhtemelen bunların başında da su ve gıda sıkıntısına neden olacak olan küresel iklim değişikliği gelecek.
İklim değişikliği yoksulları vuruyor…
Yeniden şöyle diyeceğiz. Gelişmemiş ülkeler bu duruma neden olmazken, sıkıntıyı bu ülkelerdeki dar gelirliler çekiyorlar. İklim değiştikçe, tabiat intikamını alıyor ve bundan en çok, gelişmemiş ülkelerdeki dar gelirliler etkileniyorlar. Bu onlara daha çok açlık, yıkım ve ölüm olarak dönüyor.
Halbuki bu durum birçok gelişmiş ülkenin umurunda bile değil. Yani küresel ısınma ve iklim değişikliği bugün sadece AB’nin umurundaymış gibi görünüyor.
Örneğin Almanya nükleer enerjinin yerine yenilenebilir enerjiyi koyarak, bu konuda ciddi olduğunu ispatlıyor ve bunu bir güvenlik sorunu olarak algıladığını dünyaya gösteriyor.
Yani Almanya’nın enerji devrimi nükleerden çıkışı, Türkiye’nin ki ise nükleere girişi tarif ediyor.
İnternational Energy Outluk’un geçmiş yıllarda yayınladığı rapora göre; dünya enerji tüketimi 2035 yılına kadar yüzde 49 oranında artacak. O zamana kadar fosil kaynaklı yakıtların oranı sadece yüzde 5 azalırken, yenilenebilir enerjide yüzde 4, nükleerde yüzde 1’lik bir artış olacak.
Olaya iyimser açıdan bakıldığında yüzde 49 artışa karşın fosilde yüzde 5, nükleerde yüzde 1 azalış gibi görünüyor.
Ülkeler gelecek planlarını yenilenebilir enerjiden yana yapmazlarsa, insanlığın yok olmasına tanık olacaklar. Paranın yenmeyeceğini o zaman öğrenecekler ama iş işten geçmiş olacak.
O gün geldiğinde yine yoksullar mı suçlu olacak?
Yorumlar