Yarımada'nın plajları kimin?
Göknur Yumuşak
Deniz sezonu eylül’de biterken benim için sezon yeni başlar. Plajlar boşalır ve keyifle yüzme imkanıbulurum. Tabii ki bir halk plajı bulabilirsem. Beni yazlığına davet eden çok sevdiğim bir dostumun ısrarı üzerine Didim’e gittim. Orada tarihi Altınkum halk plajını gördüm. Çok büyük bir plaj. Çok şaşırdım şehir içinde büyük bedava bir halk plajı inanılır gibi değil.
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili çok güzel koyları ve plajları var. Ama onlar bu ülkeye hizmet etmek için çalışmaya başladığımız ilk günden beri düzenli olarak maaşımızdan vergi kesilmesine rağmen biz emeklilerin değil! Dar gelirli yoksul, halkın plajları değil.
Dolayısıyla ülkemizin en güzel ve en temiz denizine sahip olan başta Çeşme olmak üzere Yarımada’nın plajları da biz İzmirli emekli ve yoksul halkın değil.
Oysa bu ülke hepimizin, biz bu topraklarda doğduk. Bu ülke için bizimde dedelerimiz canını feda etmiş. Eksiksiz vergilerimizi veriyoruz.
Ayrıca kıyı kenar şeridi diye bir kanun var yani karadan denize kadar 100 metre kamunun yani herkese ait. Bütün bunlara rağmen ülkemizin en güzel varlığı ve doğanın bize armağanı olan denizlerimizden sadece varsıllar ve turistler yararlanıyor. Bu nasıl bir çelişkidir? Biz ülkemize hizmet ettik, hakkımız bu mu dur? Bodrum’da 6.500 TL. ödeyen dört kişilik turist ailesi mi hak ediyor bu ülkenin nimetlerini? Bizim maaşımız kadar hesap ödeyen turistler bizden çok daha kıymetliler ve itibar görüyorlar ülkemizde. Turizm gelirleri uğruna halkın hakkı feda edilebilir mi?
Plajları ele geçiren işletmeler şezlonglarını denizin içine kadar sokuyorlar kıyıdan kimse geçemesin diye. Çeşme yoğunlukta olmak üzere Yarımada’nın bütün plajlarına özel işletmeler el koymuş hiç halk plajı kalmamış. Ülkemizin birçok yeri bu şekilde.
İşletmeler çok yüksek fiyatlarla hizmet veriyor ve ayrıca park parası da alıyorlar.
Mademki karadan denize kadar 100 metrelik alan herkesin, merkezi ve yerel yönetimlerin ilgili birimleri neden bu kanunun gereklerini yerine getirmiyorlar?
Oysa yerel yönetimler merkezi yönetimlerin desteğiyle kendilerine oy veren halk için adı üzerinde halk plajlarını düzenleyerek (tuvalet,duş, kabinler, şezlong) çok düşük yada ücretsiz olarak hizmete sunmak zorundalar. Bu onların sosyal belediyecilik anlayışının gereğidir.Bir sosyal hukuk devleti anlayışıdır.
Anayasa’nın 2 ve 60’ıncı maddeleri yönünden inceleme: Sosyal hukuk devleti güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
Deniz kıyısında oturmak ve yüzmek, insan sağlığı açısından çok önemlidir. Denize girmek ve yüzmek sadece keyifli zaman geçirmek için değildir. Kas ve eklem hastalıkları, psikolojik hastalıklar ve daha birçok hastalığın tedavisi için hekimler ilaçtan çok yüzmeyi öneriyorlar. İşte bu yüzden yaşlarından dolayı daha çok sorun yaşayan emekliler için yüzme çok önemlidir.
Emekliler için deniz kenarında kamplar yapılmalıdır. Ama maalesef var olan resmi kamplar kapatıldı. Her şey turistler ve varsıllar için düzenlendi.
Yüzme öğreten eğitimcilerin de olduğu tam donanımlı halk plajlarını hayal etmem bence hiç ütopik değil. Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir hizmet sadece.
Ekonomik krizin pençesinde yaşam mücadelesi verilen bu günlerde halk plajları konusu önemsiz görülebilir ama bu bir hak ihlalidir. Bizim hak ettiğimiz denizlerimizden başkalarının faydalanmasıdır. Sadece plajlardan değil deniz ürünlerinden de ekonomik nedenlerden dolayı faydalanamıyoruz.
İnsanlar bir konuda hak aramayı öğrenip haklarına sahip çıkarlarsa bu çorap söküğü gibi devam eder ve her zaman haklarını gözetirler. Hak ettikleri gibi yaşamak için mücadele ederler.
Ben bu yazıyı bu yüzden yazdım.
Bizim verdiğimiz vergilerle başkalarının daha mutlu ve mesut yaşaması çok büyük bir haksızlıktır.
Hangi parti olduğu önemli değil, bence önemli olan tüm insanları kucaklayan ve haklarını gözeten merkezi ve yerel bir yönetim anlayışı olmalıdır, tıpkı Anayasa’da belirtildiği gibi.
Her şeye rağmen umudumu yitirmiyorum. Çünkü hep birlikte güzel insanlık için mücadele edebiliriz. Ama mutlaka biz olmamız gerekiyor başka kurtuluşumuz yok.
Tunç Başkan’ın İzmir’in kurtuluşunun 100. yıl törenlerinde söylediği gibi bu ışık güzel İzmir’den doğacak. Sonra devamı gelir…
Herkesin hak ettiği gibi yaşadığı bir dünya özlemiyle sevgiler…
Yorumlar