Cumhuriyet’in 100. yılı nedeniyle birçok farklı etkinliklere şahit olduk. Atatürk’ün sevdiği şarkılardan söylediği sözlerden, gittiği yerlere kadar pek çok şeyi hatırladık. Geçmişte öğrenemediğimiz ve atladığımız varsa hafızamıza kazıdık. Bana göre en ilginçlerinden bir tanesini geçtiğimiz gün Ege Üniversitesi gerçekleştirdi. 

Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ile Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Topluluğu iş birliğinde “Cumhuriyet’in 100. yılı etkinlikleri” kapsamında “Atatürk ve Silah Arkadaşlarının Sevdiği Yemekler” konulu mutfak atölyesi etkinliği düzenlendi. 

Etkinlik, Ege Üniversitesi Suat Cemile Balcıoğlu Yerleşkesi Beslenme İlkeleri Laboratuvarı’nda yapıldı. Atölye kapsamında Atatürk’ün sevdiği yemeklerin olduğu sofra canlandırıldı.

Etkinlikte Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencisi ve aynı zamanda Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Topluluğu Başkanı Nilce Özdamar tarafından Atatürk’ün sofrasına dair bilgilendirici bir konuşma yapıldı. 

Özdamar’ın ilettiği bilgileri öğrenince Atamıza bir kez daha hayran olmamak elde değil. Sofradan hiçbir zaman tam doymadan kalkarmış. Tıka basa yemenin hem sağlık için zararlı olduğunu düşünürmüş hem de bunu bir israf olarak görürmüş. Şimdilerde diyetisyenlerin önerdiği gibi. Bizlerin israf için aldığımız önlemler gibi… O’nun öngörüsünün ve kültürünün her konuda en üst seviyede olduğunu görmek sevgimizi daha da artırıyor. Yazının başında dediğim gibi konu bizler için oldukça farklı. 

Atatürk’ün baş sofracısı İbrahim Ergüven anılarında şöyle bahsediyor ‘Her günümüz bayram gibi geçerdi. Atatürk’ün sofrası sadece bir sofra değildi, adeta bir üniversite sırası gibiydi. Orada çeşitli fikirler üretilir, konuşulur, tartışılırdı. Herkesin elinden kâğıt kalem eksik olmazdı, hatta Atam zaman zaman bana da fikrimi sorardı’. Buyrun size bir sofra adabı daha… Atatürk sofrada bile fikre, düşünceye verdiği önemden asla ödün vermemiş.

Halit Atay’a göre Atatürk’ün favori kahvaltısı peynirli omletmiş aslında. Kahvaltılarını genelde sade bir şekilde yapmayı tercih ediyormuş. Bir bardak ayran ya da bir kase yoğurtla bir dilim ekmek yiyormuş kahvaltılarında. Kahvaltıdan sonra gazetesini ve sütlü kahvesini alarak dinlenmeye çekiliyormuş. Konu Atamızın sevdiği yemekler tabii bu kısmı da atlamak istemedim. 

Sayın Özdamar etkinlikte Atatürk’ün müthiş bir kahve tiryakisi olduğunu vurgulamış. Sürekli ülkesi için bir şeyler düşünen ve üreten Ata’nın az uyumak anlamında kahve sevmesi bir tesadüf olmamalı. 

Fakat günlük kahve tüketiminin 15 fincana kadar çıktığı rivayet ediliyor. Ki bu çok ilginç bir rakam.  

Öğle yemekleri de kahvaltı gibi sade oluyormuş. En sevdiği yemek ise kuru fasulye ve pilavmış. Atatürk buna yağlı fasulye dermiş. Her öğün sıkılmayacağını ifade ettiği rivayet ediliyor hatta. Mutfakta hiçbir zaman kuru fasulye tenceresi eksik olmazmış. Çocukluğundan kalma en sevdiği lezzet ise, annesi Zübeyde Hanım’ın yaptığı Selanik usulü ıspanaklı börekmiş. Böreğin kokusunu Atatürk hiç unutamamış ve zaman zaman mutfaktan canının bu böreği çektiğini söyleyerek yapılmasını istermiş. Bu böreğin yanında da mutlaka soğuk ayran içermiş. 

Akşam sofrasında genelde sebze ağırlıklı yemekler olur, nadiren et ya da tavuk servis edilirmiş. Atatürk yemek seçiminde de hassas davranır, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan fakir bir milletin mensubu olduğunu asla unutmazmış. Tatlıyla ise pek arası yokmuş, gül reçelini seviyormuş. Bazen kendini halsiz hissettiğinde ise irmik helvası ya da Selanik usulü Yanya baklavası tercih ediyormuş. Enginarı ise hiç yiyemezmiş Atatürk. Hastalığının ilerleyen zamanlarında karaciğere iyi geldiğini duyunca enginar istemiş, fakat enginarın mevsimi değilmiş. Enginar Hatay’dan sipariş edilmiş fakat gelene kadar maalesef çok geçmiş.

Bu anlatılanlar pek de kitaplarda ya da belgesellerde denk gelmediğimiz şeyler. Ya da parça parça var ise de bir arada anlatılması gerçekten güzel. Başta Ege Üniversitesi olmak üzere Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencisi ve aynı zamanda Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Topluluğu Başkanı Nilce Özdamar hanımefendiye teşekkür etmek istiyorum. Ata’mızın pek bilinmeyen yönü tarafından bizi aydınlattılar.