İZSU, Tahtalı Barajı havzası içinde yer alan Menderes, Torbalı, Buca gibi ilçelerin belediyelerine bir yazı gönderdi.
Yazıda istenen şu:
Bu ilçelerin, baraja yakın köylerinde hangi hanede tarım yapıldığı, hangi hanede yapılmadığı tespit edilecek ve sonuçta tarım yapılan hanelerden emlak vergisi alınmayacak, su bedellerinde de indirim uygulanacak. Görünen o ki, herkes tarım yapıyor görünüyor ve bu ayrıcalıklardan faydalanıyor.
Ama gerçek bu değil. Bu ilçelerin kırsalları, son on yıl içinde ciddi bir tahribata, kıyıma uğradı. Verimli tarım arazilerinin yerine beton döküldü, üzerine evler inşa edildi. Tarım yapanların sayısı neredeyse parmakla gösterilecek hale geldi. Ortalık hobi bahçelerinden geçilmez oldu. Hele hayvancılık, yerlerde sürünür hale geldi.
Hangi hanede tarım yapıldığını ilçe tarım müdürlükleri belirleyecek ve bu listeyi belediyelere iletecek. Belediyeler de kuracakları komisyonlar vasıtasıyla bu listeyi inceleyerek karara bağlayacak ve kimin tarımla uğraştığı, kimin uğraşmadığı kesinleşmiş olacak.
Sadece Buca kırsalında 22 bin adet kaçak yapı var. Bunlar, hiç biri tarımla uğraşmayanlar tarafından yapılmış.
Köylerde tarımı geçim kaynağı belirleyen aileler, bu tespitten memnun. Onlar, gerçek ortaya çıktığında muafiyetlerden faydalanmış olacaklar. Bu vesileyle kaçak yapılar belirlenmiş olacak. Onlara sorarsanız memnun değiller.
Ak koyun kara koyun belli olacak; göreceğiz.
Son çare buna denir
Geçenlerde köşemde de belirttiğim gibi belediyeler, büyük bir mali kıskaç altında.
Önceki dönemden kalan vergi ve prim borçları artık ertelenmiyor ve İller Bankası ödeneklerinden yüzde 40 oranında anında kesiliyor.
Belediyeler, hizmet üretemeyince arsalarını, binalarını satmak zorunda kalıyor.
Bir çare de kaçak bazı işletmelere geçici ruhsat vermek. Buradan alınacak harçla bütçeyi biraz olsun rahatlatmak.
Bu çare, umut veren bir çare değil. Aksine belediyeleri güç durumda bırakabilir. İleride yapılacak bir denetimde eksi yazabilir.
Hükümet, bu tutumundan vazgeçmedikçe ve insafsızca kesintileri sürdürdükçe belediyelerin rahat nefes alması imkansız.
Bu uygulamanın muhalefet partilerine mensup belediyelere yapıldığına dair duyumlar da var. Eğer böyle bir duyum gerçekse vay o belediyelerin haline.
İktidar, planlı bir yıpratma politikası sürdürüyor ve bunda kendi açısından başarılı oluyor. Ama muhalif partilere mensup belediyeler, bu gerçeği halka anlattığında da ters tepebiliyor. Onun için iktidarın bundan nemalanması, hele uzun süre nemalanması hayal gibi bir şey.
Ayrıca iktidarın; kaçak işletmelere ruhsat yolunu açtığı bir akıma da hizmettir bunun adı.
Tavşan dağa küsmüş misali
Bakanlar Kurulumuz, geçtiğimiz hafta bir karar aldı. Karayipler’de iki adacıktan oluşan Saint Kitts ve Nevis adlı ülkenin vatandaşlarına vize zorunluluğu getirdi.
Adını sanını bilmediğimiz bu ülkenin nüfusu 45 bin. Ama Türkiye’den bu ülkeye düzenli uçak seferleri var. 11 saat sürüyor ve seferler ve bilet fiyatı da en ucuz 118 bin TL.
Belli ki cennetten bir köşe. O ülkede yaşayanların böyle bir durumda Türkiye’ye gelip tatil yapma istekleri olabilir mi?
Sanmam. Bir sebebi vardır elbet.
Ama böyle bir karardan Saint Kitts ve Nevis adlı ülkenin insanları haberdar mı? Soru işareti. Biz böyle bir kararı neden aldık. O da soru işareti.
DİPNOT: Kasırga felaketleri nedeniyle harap olan ülkeyi onarmak için devlet, 150 bin dolar karşılığı vatandaşlık hakkı veriyor.