Toplumda şiddet olgusu yaşamın bir parçası haline geldi. Toplumun şiddetten özgürleşmesi için şiddetin doğasını anlamak gerekir. İlişkilerde çatışmaların ortaya çıkması sorun değil, ama çatışmaların şiddete neden olması bir sorundur. Yıkıcı şiddet insan hakları ve özgürlüğünün ihlalidir ve bir insan sağlığı sorunudur. Savunma amaçlı olmayan şiddet, sahip olunan gücün suiistimal edilmesidir. Gücün kasıtlı ve bir amaca yönelik zarar verecek şekilde kullanımı şiddettir.

Çatışmaların şiddete neden olmaması için bireyler kendisini tanımalı ve empati yeteneğini geliştirmelidir. O zaman insan şiddete başvurmadan çatışmayı çözebilir, saldırgan davranışlar ortaya çıkmaz. Bunun için en önemli şey insanın içindeki saldırganlığın ve şiddetin farkına varmasıdır.

Şiddetin kaynaklarını; güven bunalımı yani başkalarına karşı güvensizlik duygusu, kendisini başkalarıyla kıyaslama, tepeden inmeci otorite ve buna karşı çıkan kitle, politik ve ekonomik sıkıntılar, silah üreticileri ve uyuşturucu trafiğini yönetenler, aile baskısı, televizyonda ve basında yer alan şiddet haberleri ve şiddet içerikli filmler vb. olarak sayabiliriz.

Şiddetin pek çok kaynağından biri inanca dayalı dogmatik davranışlardır. Yüzyıllardır insanlar dogmatizm yüzünden milyonlarca insana şiddet uyguladı ama bir yere varamadı. İnsan yozlaştı ve şiddet toplumsal yaşamın bir parçası haline geldi. 

Yozlaşmanın en kök nedeni insanın kendi düşüncelerine karşı olan düşüncelere saldırması ve hatta yok etmek için uğraşmasıdır. Farklı düşüncelere paranoyakça bir yaklaşım yozlaştırır. 

Bir insan farklı bakış açılarını anlamaya çalışmadan onlara düşmanca davranırsa, onlara düşman etiketi yapıştırırsa oradan şiddet kaynaklanır. Çünkü farklı düşüncelere düşman damgası vurunca artık şiddet uygulamak en uygun davranış şekli olarak görülebilir.

Birey bir değer sistemine fanatikçe inandığı zaman, onu egemen kılmak ister ve şiddete başvurur. Oysa ki birey değişim sanatı uygulayarak dünyasal değerlerin ötesine geçebilir ve varoluşsal değerleri kucaklayabilir. O zaman insan şiddeti aşar, şiddetsizlik düzeyine ulaşır ve böylece bünyesindeki şiddetten özgürleşir. Sosyal davranışları yönlendiren dünyasal değerler, varoluşsal değerlerle uyumlu hale gelir. 

Varoluşsal değerler şiddetten özgür, barışçıl, uzlaşmacıdır. Varoluşsal adalet, dünyasal adaletten her zaman üstün olmuştur. Varoluşsal adaletin farkına varan insan, şiddet sorununu kolaylıkla çözer. Böylece bireysel ve toplumsal şiddet sorunu ortaya çıkmadan önce çözülebilir. Yalnızca “göze göz, dişe diş” ilkesi aşıldığında şiddeti şiddetle önlemek veya engellemek gerekmez. 

Dünya Değişim Akademisi “Şiddeti Aşma Programı” gibi etkili bir değişim yöntemini bizlere sunuyor. Bu değişim programı sekiz seanstan oluşuyor ve bir ayda tamamlanıyor. Her bir seans kırk beş dakika sürüyor. Nefes teknikleri ve beden hareketlerine dayalı her bir seansın aydınlatıcı bir teması oluyor. Beden zihin ve duygular dengeleniyor, arınıyor, yeniden inşa ediliyor. “Kendini Değiştir Dünyan Değişsin, Dünyanı Değiştir Dünya Değişsin!”