Zaman yoksulluğunun nedenlerini ve en değerli kaynağımız olan zamanın kontrolünü yeniden ele geçirme stratejilerini incelediğim yazımın ikinci bölümünü sunuyorum.
Zaman hırsızlarınızı tespit edin
Birkaç gün boyunca, zamanınızı en çok hangi aktivitelerin tükettiğini öğrenmek için zamanınızı takip edin. Sosyal medyada gezinme, verimsiz toplantılar ve anlamsız aktiviteler konusunda kendinize karşı dürüst olun.
Başka bir deyişle, bir zaman denetimi yaparak , gereksiz görevleri yaparken zamanınızı nerede boşa harcadığınıza dair daha iyi bir resim elde edebilirsiniz.
Önceliğinizi acımasızca belirleyin
Tüm görevlerin aynı olmadığını unutmamak önemlidir. Bu nedenle, acil ve önemli görevler arasında ayrım yapabilmeli ve enerjinizi önemli olana odaklamalısınız.
Önceliklendirme yapmak zor olabilir, bu nedenle Eisenhower Matrisi gibi tekniklerden yararlanabilirsiniz.
Sınırları belirleyin
Önceliklerinizle uyuşmayan veya sizi çok zorladığını düşündüğünüz taleplere hayır demek sorun değil. Bu bazı insanlar için garip olabilir. Sınırlar, meslektaşlarınızla sağlıklı bir çalışma ilişkisi sürdürmenize ve zamanınızı, enerjinizi ve etik değerlerinizi korumanıza yardımcı olabilir.
Benzer görevler bir araya toplanabilir
Çoklu görev kavramı genellikle bir efsanedir. Dikkati odaklamak ve bağlam değiştirmeyi azaltmak için e-postalar ve telefon görüşmeleri gibi benzer görevleri gruplamak en iyisidir.
Kendinize zaman ayırın
Kişisel bakım bir lüks değil. Size neşe ve canlılık katacak aktivitelere zaman ayırmayı unutmayın. Egzersiz yapmak, kitap okumak, doğada vakit geçirmek veya bir hobiyle uğraşmak bu kategoriye girebilir.
Otomasyonu benimseyin
Kişisel ve profesyonel yaşamınızda teknolojiden yararlanın. Planlama, otomatik fatura ödeme ve market teslimatı gibi araçlar kullanırsanız, daha anlamlı aktiviteler için daha fazla zamanınız olur.
Delege edin ve dış kaynak kullanın
Düşünceleriniz ne olursa olsun, her şeyi kendiniz yapmak zorunda değilsiniz. Mümkünse, görevleri çalışma arkadaşlarınıza veya aile üyelerinize devredin.
Ayrıca, sizin güçlü olduğunuz konularda veya başka birinin daha verimli bir şekilde halledebileceği görevleri dış kaynak kullanarak yaptırmayı da düşünebilirsiniz.
“Yeterli” ile rahat edin
Zihniyetinizi kıtlık yerine bolluk üzerine kurun. Başka bir deyişle, sınırlı zamanınızda neler başaramayacağınızı değil, neler başarabileceğinizi düşünün.
Minimalizmi benimseyin
Dağınıklığı ortadan kaldırarak, sorumluluklarınızı en aza indirerek ve gereksiz alışverişlerden kaçınarak hayatınızı basitleştirebilirsiniz. Ne kadar az eşyanız ve ne kadar az yükümlülüğünüz varsa, o kadar çok zamanınız olur.
Bağlantıyı kesmeyi öğrenin
Sürekli gelen bildirimlerle uğraşmak inanılmaz derecede zaman alıcı olabilir. Bu nedenle, teknolojiden uzak durmak için zaman ayırmanız önemlidir. Bir teslim tarihine odaklandığınızda veya ailenizle akşam yemeği yerken bildirimlerinizi kapatıp telefonunuzu sessize almak isteyebilirsiniz.
Mevcut olun
Ne üzerinde çalışıyor olursanız olun, elinizdeki işe odaklanın ve dikkat dağıtıcı şeylerden kaçının. Bu, sizi daha üretken kılar ve acele etme olasılığınızı azaltır.
Ayrıca, hazır bulunmak liderlerin etkinliğini artırabilir ve ekipleri üzerinde etki yaratabilir.
İşverenler bu döngüyü kırmak için neler yapabilir?
Zaman yoksulluğu çoğu zaman kişisel bir hedef olsa da, aynı zamanda zamanı bol bir işveren olmanın yolları da vardır.
- Etkili iletişim kurun. Liderler açık bir şekilde iletişim kurduğunda, yanlış anlamalar ve zaman kaybı önlenebilir.
- İş akışlarını kolaylaştırın. Ekibinizi yavaşlatan görev ve süreçleri belirleyip ortadan kaldırmalısınız.
- Refahı önceliklendirin. Ekip ne kadar mutlu ve sağlıklı olursa, üretkenliği de o kadar yüksek olur. Bu nedenle, stres yönetimi kaynakları sunun, iş-yaşam dengesini destekleyin ve molaları teşvik edin.
- Ekibinize güç verin. Çalışanlarınızın karar almalarına ve işlerinin sorumluluğunu almalarına izin verin. Bu, mikro yönetimi azaltacak ve değerli zaman kazandıracaktır.
Zaman yoksulluğunun gizli maliyetlerini fark edip bu konuda proaktif adımlar attığınızda yalnızca çalışanlarınızın refahına yatırım yapmıyorsunuz; aynı zamanda şirketinizin geleceğine de yatırım yapmış oluyorsunuz.