Müntekim'sel Mektup

Eskidi, geçmişe teşne bir his işte bu, kaldırım kenarına bile yakışmayacak düşüklükte, yine de ele avuca sığmayacak sevgi sözleri. Ben senden uzak olmasam da, sen benden uzaksın epeydir, saçların sunmuyor dağ esintisini artık, her bakışında kıvılcımlı bir ok ciğerime saplanıyor, sözcüklerin İsrafil'e nazire edercesine kıyameti çağırıyor. 

Senden sonra Şebnem Şibumi'yle tanıştım, Şifa Şavk'a komşu oldum. Refik sonumu hazırladı, Hayati canımı aldı.

Yine de Müntekim'den çok şey öğrendim.

Seni tanımadan ölseydim, kesin cehennemden cennete tünel kazardım. Öbür dünyada, katlar arası ters intihar mümkün olsaydı yanına balıklama zıplar, kollarına kurbağalama koşardım.

Elimde olsa ömrümden seni tanımadığım günleri çıkartır, ismini söylemeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi eteklerinde aşk stajına başlardım.

Evrenin genişleme hızıyla seni sevme hızım aynı, büyük patlamayla mı müjdelendin? Kuantumu keşfettim sayende, hem orada hem kalbimde olmayı nasıl başarıyorsun?

Seni görmediğim her rüya kabusa dönüyor, yürüdüğün yolda topraktan bahar çiçekleri canlanıyor. Senden kaçışın olmadığını farkediyorum, ellerini görünce geleceğim aydınlanıyor. Bu denizler, gök, bulutlar ve güneş sanki sen mutlu ol diye var, senin bakmadığın taraf laf-ı güzaf oluyor.

Seninle Titanik'te olsaydık kemanlar suyun altında bile çalmaya devam ederdi, seninle Nuh'un Gemisi'ne binseydik, senin eteklerin çevrelerdi Ağrı Dağı'nı, seninle Apollo'ya binseydik şimdi her gece mehtaba çıkamazlardı Heybeli'de...

Adımı ünlemediğin günlerde şahsiyetimi yitiriyorum, gözlerime baksan gider evsizlere ev, yurtsuzlara yurt olurum. Dünyanın bütün körleri en çok seni göremediği için bahtsız, Müteferrika da en çok senin adını kağıtlara basamadığı için suçlu olur; gözlerime baksan, işlediğin tüm cinayetleri üstlenirim, günahlarının bedelini göbek atarak öderim.

Peri kızı gerçekse ancak sen olurdun; Süperman senin aşkından kriptonit içip intihar eder, Batman kellesini Joker'e iadeli taahhütlü PTT pullu postalardı. Van Gölü Canavarı bile önünde pişmiş kelleye dönerdi. Pamuk Prenses sensin, değil sadece 7, 7 milyon cüce senin peşinde helak olurdu. Senin ömründe yerim olmadığını düşündükçe Ebabil Kuşları alevli taşları kafama çalıyor.

Her güldüğünde Mars'ta güneş açıyor, Venüs'te yaz dalları çiçekleniyor. Her güldüğünde deniz biraz daha coşuyor. Her güldüğünde güneş daha fazla kıskanmasın diye bulutlar önüne set oluyor, uzayda zaman duruyor, sönük ışıklar yanmak için can atıyor, Miss Universe'teki kızlar intihara meylediyor, çaylar demini alıyor, bir şakayık daha ötüyor, bir bülbül daha kalbini gül dikenine saplıyor, dünyanın merkezine serin sular akıyor, otobüse binen yaşlı teyze yer buluyor.

Biliyor musun, beni düşünmediğini bildiğim her an kahroluyorum, kendimi öldürmeyi düşünürken bedenimde hayali tereddüt çizgileri peydah oluyor, şah damarım ortadan kayboluyor. En çok da atar damarlarım sağlığına duacı, sen gidersen suyun altında pıhtılaşmadan akmaktan korkuyorlar. Biliyor musun, gittim, geçtiğin yolları gezdim, bastığın yerlerden çiçekleri topladım, bindiğin otobüsleri yakaladım, çıktığın damlardan aşağı atladım. Biliyor musun, su içtiğin bardakta ölümsüzlüğü buldum, ısırık aldığın lokmayla morbid obez oldum.