Ünlü karikatürist Cihan Ceylan'ın Düz Adam Sami Abi karikatür serisini bilenler hatırlar, Sami abi tenisçilerin giydiği cepsiz lakosları beğenmez çünkü öyle anahtar falan koyamazsın, yani işlevsizdir... Son günlerde yine cepsiz lakos patlaması yaşandı, hayret-i mucip kimsenin aklına Sami abi gelmedi sanki. Oysa yine cepsiz lakos giyen adam, düz adamdı. Ömrünün son yıllarına komünizmi bırakarak girmeyi seçen düz bir adam. Eh, Türkiye'de sakil siyaseti ya sözde komünistlikle ya da komünist olmayarak yaparsın. Cepsiz lakos giydi çünkü cezaevindeki odasının anahtarını bile kendi taşıyabileceği bir özgürlüğü yok... Sözde özgürlüğü adına kendisini İtalya'ya sattığı gibi yine sattı!

İşin komik yanı, cepsiz lakos giyen düz adam Kapital'i okumadan komünist olduğunu iddia ederken bir yandan da Marx'a eleştiriler getiriyor. Hatta tenkit ediyor. Eleştiri bir hak elbette ama ekonomi-politik bir paradigma olan komünizmin temeli olan işçi sınıfı için komünist-sosyalist olduğun dönemde ne yaptın diye sorarlar... Sözde örgütün adı işçi partisi olmasına rağmen özde şovenizmi benimsemesi, Leninciliğe sarılmaları, ayakta durabileceğini düşündükleri tek dayanak noktalarının 'Ulusların-Halkların kendi kaderini tayin hakkı' olması bir o kadar da komik. (Bakınız: Lenin-Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı - Sol Yayınları : Sayfa 152-153)

Bu tipler yüzünden Türkiye'de sol denilen olgu kısır bir şovenizme sıkıştırılırken devrimciyim diyenler görünmez bir reformist zırhıyla hareket etmeye başladı. İşçi, işçi, işçi... Ancak yapılan emek mastürbasyonu değil miydi? Materyalist diyalektiğin nasıl oluştuğunu henüz anlamlandırmadan kendi desteksiz ideolojilerini gerçekçi kılmaya çalışanlar, emperyalizme en çabuk boyun eğenler oldu. Irak'ın kuzeyinde son 25 yılda emperyalist ağa babalarının sözünden çıkmayanlar, Suriye'nin kuzeyinde son 10 yılda emperyalistlerin uşaklığını yaptıkltan sonra bugün de Türkiye'de emperyalizmin boyunduğu altına girdiler. Sonunda sözleri de netleşti, Marx tenkit edildi, komünizm terkedildi. Kürtler; şovenist bir tutumla anti-faşist değil anti-kemalist bir cendereye sürüklenerek kendilerini sözde önderlerinin iktidarla ortak oluşuna göz yummayı başardı. (Bakınız: Komünist Manifesto-Engels ve Marx - Yordam Kitap : Sayfa 69 Gerici Sosyalizm)

Demokratik öz-yönetim zırvalarını ancak Amerika ve Birleşik Devletleri sayesinde (A ve BD - Borat'ı hatırla) kazanarak savaştan-kandan-vahşetten beslenen Rojava'dakiler, Sur'dakiler, Cizre'dekiler yeni süreci hadi gelsin sindirsin. Kendilerine Lenin'i rehber seçenler, işine geldiği gibi anlasa da, Lenin'in peşinden gelen Sovyet Lideri Stalin'in yaptıkları; Sovyetler Cumhuriyetler Birliği içinde yer alan ülkelere yapılan kültürel baskıyı görmezden geliyor.

Komünizm; Kapital ve Komünist Manifesto'da bahsedildiği gibi burjuva sınıfına karşı işçi sınıfını destekleyen, sonunda devletsiz, ücretsiz ortak bir yaşam hakkını savunan bir paradigmadır. Küçük burjuvaların sosyal-ekonomik statü göstergesi olan cepsiz lakosu giymek de ancak sözde komünistlerin - gerçekte kendi burjuvazisini yaratanların işi olabilir.

9 Mart Muhtırası okunsaydı, bugün komünizm için sosyalizmin bilinen paradigmalarıyla tek yol olmadığı görülebilir, Apocular hiç ortaya çıkmaz, Türkiye 45 yıl aynı dertle giderek fakirleşmezdi belki. Ya da gerçek yüzlerini 45 yıl önce gösterebilirlerdi. Sonuç olarak teorik tedrisatının defolu ortaya çıkan Öcalan'ın peşinden koşanların kendini devrimci olarak niteleyip kalan herkese faşist dediği düzen artık yıkıldı. İş birlikçi-komprador kim belli...