İş dünyasında şirket kültürü oluşturmanın temel adımlarını anlattığım yazımın ikinci bölümünü sunuyorum.
Kimse sosyal alan zorbalarından hoşlanmaz. İnsanlar yeni bir organizasyona katıldıklarında, itilip kakılma riskini alırlar. Ya da alay konusu olabilirler. Ya da azarlanabilirler. Müşteriler, gerçekte tanık olmasalar bile, bunun ne zaman gerçekleştiğini bilirler.
Bunun tersine, müşteriler de şirketler çalışanlarına sorumluluk alma konusunda koçluk yapmadığında bunu bilirler ve hissederler. Başkan veya CEO dışında, stresli bir durum ortaya çıktığında bir ekip üyesinin sorumluluğu başkasına atması kolay bir kaçış yoludur. Bir müşteri bir çalışanın eksikliğini tamamen ve eksiksiz bir şekilde üstlenmesiyle karşılaştığında, bu ferahlatıcı ve ilham vericidir. Potansiyel yenilgilerin hızlı zaferlere dönüşebileceği yer burasıdır.
Bir şirket, çalışanlarına tam anlamıyla yatırım yapmazsa, yatırım yaptığı pazarlamanın hiçbir faydası olmaz.
İletişim anahtardır
Kültür ve iletişim el ele gider. Oldukça basit, harika kültürler sık ve etkili bir şekilde iletişim kurarlar.
Yoksul kültürler ise bunu yapmaz.
İnsan olmak, kendinizi korumanın yollarını aramak anlamına gelir, algılanan tehditleri sürekli olarak belirlemek zorundayız. Düzenli ve açık iletişim için bir platform olmadan, çalışanlar işleriyle ilgili olarak bu algılanan tehditleri yaratmaya başlarlar.
Daha önce hiç sorun olmayan bir sürecin kusuru aniden sorun haline gelir. Bir zamanlar yardımcı olduğu düşünülen doğrudan bir raporun yönetim tarzı artık manipüle edicidir.
Tüm bu yanlış gerçeklikler tutarlı ve gerçek iletişimle önlenebilir. Ki bu da her zaman neyin yanlış olduğunu belirlemenin insani durumunun dışında olan şeydir.
Çalışanlar duyulduklarını, fark edildiklerini ve anlaşıldıklarını hissettiklerinde, kendilerini bulundukları ortama farklı şekilde taşırlar. Şirketle ilişkilerinde kendilerini huzurlu hissettikleri için daha büyük riskler alırlar ve daha büyük bir oyun oynarlar. Başarılı olmak için çabaya değeceğini ve başarısızlığın, eğer gerçekleşirse, yargı veya kötü niyetle karşılanmayacağını bilirler.
Tüm bunların temsil ettiği şey
“İnsanlar işe gittiklerinde kalplerini evde bırakmak zorunda kalmamalılar.” — Betty Bender
İş hayatındaki her şey basit insanlıktan türetilebilir.
O kıdemli lider ne kadar korkutucu olsa da, o da zaman zaman çöker. O müşteri ne kadar düşmanca ve saldırgan görünürse görünsün, kendi içlerinde kontrol edemedikleri bir şeyle uğraşmaktadırlar.
Ve o eski seçkin çalışanın istifa edip işi bıraktığı izlenimi verse de, bunun kökeninde acı ve öz saygının azalması yatıyor.
Sistemlerimizi seviyoruz. Verimliliği seviyoruz. Makineler veya robotlar gibi işlev görmeye çalışmak için kendimizi zorluyoruz. Açık uçlu olmasına tahammül edemediğimiz şeyleri kolaylaştırmak adına her rasyonel teknoloji parçası masaya getiriliyor.
Ama günün sonunda, insanlarla uğraşıyoruz. Her seviyede. Sadece olabilecekleri en iyi olmayı hedefliyorlar.
Mükemmelliğin imkansız olduğunu bilmek. Sonucun yeterli olmayacağından ölümüne korkmak.
Ve biz de bu şekilde zorlamaya devam ediyoruz.
Yenilik yapmaya devam edin.
Gelişmeye devam edin.
İş ciddiye alınıyor; çünkü bu işi yürüten insanların hayatlarının bir temsili.
Harika kültürlere sahip harika şirketler bunu başarır.
Ve bunu hiçbir zaman gözden kaçırmazlar.