Savaşta esir edilen veya para ile alınan kadın. Sahibi, köle ve cariye üzerinde mutlak hakimiyete ve tasarrufa sahipti. Hukuki açıdan eşyadan farksızdı. Cariye alıp satmak bir ticaret halini almış, Osmanlı’da ülkenin hemen her yerinde köle ve cariye pazarları kurulmuştu. Bu pazarlar tıkır tıkır çalışır, çok fazla insan bundan nemalanırdı.

Saray cariyeleri; acemiler, cariyeler, şakirtler, usta ve gedikliler olmak üzere beş sınıftı. Gedikliler mutlaka çamaşırcı, çeşnigir gibi belirli bir görev alırlar, bunların en güzellerinden on ikisi padişahın şahsi hizmetinde bulunurlardı. Padişahın gönlünü çelmeyi başarana has odalık, gözde yahut ikbal denirdi. Padişahtan gebe kalan ikbâller sırayla kadın olurlar, padişahın zevcesi sayılırlardı. Sayıları dörtten yediye kadar olabilirdi. En sevilenlerine haseki, çocuk doğuranlarına haseki sultan denirdi. Zengin evlerinde de buna benzer düzen vardı. Kısacası Osmanlı’da kadının adı yoktu ve insandan sayılmıyordu.

Bu makaleyi; araştırmayan, okumayan, dinlemeyen ve düşünmeden konuşup, hareket eden genç kızlarımız ile kadınlarımız için kaleme aldım.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sizlere ne kadar büyük bir hizmette bulunduğunu anlatabildiysem ne mutlu bana. Kadınlara seçme ve seçilme hakkını birçok ülkeden önce tanıyan Mustafa Kemal Atatürk, bu ön görüsüyle, tüm bireylerin daha adil, eşitlikçi ve katılımcı bir yaşam sürmelerinin yolunu açmıştır

5 Aralık 1934’den bu yana seçme ve seçilme hakkını kazanan genç kızlarımız ve kadınlarımız seçim sandığı önünüze öyle veya böyle mutlaka konulacak, o zaman da hem kendinizin hem de ülkemizin kaderini değiştirecek, talihini açacak olan sadece ve sadece sizlersiniz.

Karar sizin!

Melamet neşveniz bol ve daim olsun…

Işık ve sevgiyle kalın.