Bazen sadece derin bir esneme yaptığımızda tüm bedenimiz rahatlar, nefesimiz açılır.
Peki hiç düşündünüz mü, ayağınızı esnettiğinizde omzunuz neden gevşer, boynunuz neden hafifler?
Cevap, uzun süre göz ardı edilmiş bir sistemde gizli: Fasya.
Fasya, kasları, kemikleri, organları ve damar-sinir yapılarını çevreleyen, bedenin her noktasını birbirine bağlayan ince ama güçlü bir ağdır.
Bir kasın içinden geçip diğerine dokunan, tüm vücudu örümcek ağı gibi saran bu yapı; hareketin, denge hissinin ve hatta beden farkındalığının sessiz mimarıdır.
Bir bölgedeki gerginlik, düşündüğünüzden çok daha uzağa yankı yapabilir.
Boynunuzun ağrısı belki de ayak tabanınızdan başlıyordur.
Uzun yıllar boyunca fasya yalnızca “kasları saran zar” olarak görülüyordu.
Oysa artık biliyoruz ki o, vücudun en büyük duyusal organlarından biri.
Yoğun sinir uçlarıyla dolu; hissettiğiniz ağrı, gerginlik ya da rahatlama hissinin büyük kısmı aslında bu ağ üzerinden iletiliyor.
Hareket ederken, nefes alırken, hatta stres altındayken bile fasya sürekli tepki veriyor.
Gergin bir günün sonunda “kendimi kasılmış hissediyorum” dediğinizde aslında yanılmıyorsunuz.
Stres, otonom sinir sistemi yoluyla fasyayı sıkılaştırabiliyor.
Bu nedenle myofasyal gevşetme teknikleri, yoga ya da derin nefes egzersizleri yalnızca zihni değil, bedeni de sakinleştiriyor.
Fasya gevşedikçe sinir sistemi de rahatlıyor; beden ve zihin yeniden aynı ritmi buluyor.
Günümüzde fizyoterapi anlayışı değişiyor.
Artık sadece ağrılı noktaya değil, ağrının dahil olduğu bütünsel zincire bakılıyor.
Çünkü fasya, kasları tek tek değil, bir bütün olarak hareket ettiriyor.
Thomas Myers’ın tanımladığı fasyal hatlar, vücudu baştan ayağa birbirine bağlayan canlı yollar gibidir.
Bu nedenle bir fizyoterapist, boyun ağrısını değerlendirirken bazen ayak tabanını da inceler; zincirin halkaları oradan başlar.
Ameliyatlar, yaralanmalar, uzun süreli oturma veya kötü postür gibi faktörler fasyal bütünlüğü bozabilir.
Bu bozulma, hareket kısıtlılığına, kas dengesizliğine ve kronik ağrıya yol açabilir.
Araştırmalar, fasyal dokunun yalnızca pasif bir bağ dokusu olmadığını, mekanik kuvvet iletiminde ve proprioseptif geri bildirimde aktif rol oynadığını gösteriyor.
Bu nedenle modern fizyoterapi, ağrılı bölgeyi tedavi etmek yerine fasyal zincirlerin bütüncül değerlendirilmesine ve mobilizasyonuna odaklanıyor.
Fasya, kasları ve eklemleri birbirine bağlamanın ötesinde, vücudun hareket, postür ve proprioseptif kontrolünde kritik bir rol oynayan duyusal-mekanik bir sistemdir.
İyileşme, sadece kasları gevşetmekle değil, bu ağın bütünlüğünü yeniden sağlamakla mümkündür.