Türkiye’de siyasete yön veren şey, son günlerde iktidar tarafından muhalif partilerin yanı sıra özellikle ve çoğunlukla ana muhalefet partisi olan CHP’ye ve CHP’li belediye başkanlarına açılan davalar ve soruşturmalar oluyor. Öte yandan Milliyetçi Hareket Partisi’nin açıklamaları da bir anda ülke gündemini değiştirdi. Asıl gündem olması gereken ekonomi ise gözden kaçıyor, konunun özeti emekli ve dar ve sabit gelirli insanların perişan ve çaresiz oluşu.
Evet, ülkemizde, geçtiğimiz yıllara bakarak kıyaslayacak olursak Türk halkının ekonomik anlamda çok zor durumda olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ülke nüfusunun büyük bir bölümünün alım gücünün düştüğünü, halkın, süregelen enflasyonun altında ezildiğini görüyoruz. Elde ettiğimiz veriler ve resmi açıklamalar bize ülkemizde 3 milyondan fazla işsizin bulunduğunu gösteriyor.
Emekli, asgari ücretli ve sabit gelirli zor günler geçiriyor. En düşük emekli aylığı 16 bin 881 lira. Evet, emekli eğer ev kendi mülkü değil de kira ise kirası, ortalama 15-20 bin lirayı geçiyor. Bunun üzerine elektrik, su, telefon gibi zorunlu masrafları koyacak olursak ortaya çıkacak durum maaşın bittiği durum. Yemek mi? O da artık lüks hayata giriyor, gezmek ise emekli için hayal oldu.
Asgari ücretle çalışan bir işçiye gelecek olursak, aldığı asgari ücretle belki de emekliden daha zor durumda. Ailede bir de çocuk varsa işçinin vay hayaline.
Avrupa bizi kıskanıyor! Merak ettim, nasıl kıskanıyor diye, araştırdım! Evet, doğru, Avrupa bizi kıskanıyor. Avrupa Birliği ülkelerine baktım, onların genelinde enflasyon neredeyse 7 yıldan bu yana yüzde 0.1 artmış. Onlara göre çok yüksekmiş, bizde ise hissettiğimiz enflasyon yüzde 200. Tabii ki kıskanırlar, bizdeki rekorlara erişmeleri mümkün değil, kıskanmakta son derece haklılar da!
Şimdi gelelim emekli ve normal vatandaşımıza. Piyasaya ve çarşıya bakıyorum! Türk erkeklerinin kahve kültürü de bitmiş, kahveler boş. Vatandaş 20 liralık bir çayı bile içemiyor. Emeklinin pek çoğu ise parklarda oturarak ya da belediye otobüslerinde seyahat ederek gününü geçiriyor. Emeklinin günlük yaşamı bu şekilde değişti, işte bedava yaşamak ve gezmek bu olsa gerek.
İşçi ve emekli için zor bir dönem, yani kış ayları başlıyor. Önümüz kış ve soğuk. Yakacak derdi var. Bu kesimi ‘nasıl ısınacağız?’ diye kara kara düşünceler alıyor. Evet, haklılar da. Aldıkları maaşla nasıl ısınacaklar evlerinde?
Eskilere dönersek; 1970’li yıllar, bazı ürünler yoktu ama halkta hem para vardı, hem de mevcut paranın alım gücü. O gün ülkeyi yönetenlerin uyguladığı politikalar nedeni ile mesela sigara, gazyağı, tüp gaz ve margarin gibi ürünler piyasalarda yoktu ama vatandaş istediği ürünü bulduğunda cebinde onu alacak parası vardı. Şimdi ise her şey var, ancak istediği ürünü bulsa da vatandaşın onu alacak parası yok. Ülkeyi yönetenlere göre her şey güllük gülistanlık, enflasyon düşüyor. Ekonomi iyiye gidiyor, ancak halk zor durumda. Bunu gören yok.
Piyasalarda her şeyi bulmak mümkün ama enflasyon son aylarda o kadar yükseldi ki, fiyatlara yetişmek zor. Ama hükümete göre enflasyon düşüşte!
İşte, son günlerde Türkiye’nin hali bu. Her şey çok güzel. Ama nasıl ve kime göre?
**
Kasım ayı demiştik, ‘siyasette birçok olaya tanık olacağız’ demiştik. Önceki gün, Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli’nin ilginç bir açıklaması oldu; “Komisyon, İmralı’da Öcalan’la görüşmeye gitmezse ben giderim” dedi.
Şu soru aklımıza geliyor. Devlet Bahçeli resmi olarak hükümetin ortağı mı? Niçin kendisi gidip görüşecek? Bu da Türk vatandaşları arasında merak konusu oldu.
Şimdi üç beş yıl öncesine gidelim. Devlet Bahçeli’nin, Abdullah Öcalan için idam ipini sallayarak meydanlarda halka gösteri yaptığı sahneleri gözlerimizin önüne getirelim. Şimdi ise tam tersi bir açıklama ile terörist başını koruyor!
Peki, buna nasıl bir şey diyelim?
İşte, Türkiye’de yapılan siyaset bu