Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) seçim sandıkları kapandı, seçim sonuçları bize adada yeni bir dönemin başlayacağını gösteriyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi adayı Tufan Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması, sadece Lefkoşa’da değil Ankara’nın da dikkatle izlediği bir konu. Çünkü bu sonuç, yalnızca adadaki siyasi dengeleri değil, Türkiye ekonomisinin ince damarlarından birisini de ilgilendiriyor.
Son yıllarda Türkiye’den KKTC’ye, artan bir yatırım ve konut alım heves ve dalgasının var oluşu, dövizden kaçan, Türkiye’deki gayrimenkul fiyatlarından bunalan birçok yatırımcının rotayı Ada’ya çevirmiş olması, hem bireysel yatırımcılar, hem de Türkiye’nin bölgesel stratejisi açısından önemliydi. Şimdi gündemde olan soru “Erhürman dönemi bu tabloyu nasıl etkileyecek?” sorusu.
Erhürman seçim sonrası ilk açıklamasında “Türkiye ile istişare içinde olacağız” diyerek bana göre gayet açık bir mesaj verdi. Bu söz, Türkiye ile kopuş değil, daha çok ilişkilerde “denge ve ikili işbirliği arayışı” olarak yorumlanabilir.
Türkiye’de enflasyonun yüksek seyrediyor oluşu, döviz piyasasının stabil, gayrimenkul fiyatlarının ise büyük kentlerde artık ulaşılamaz noktaya geldiği, bu nedenle birçok Türk yatırımcının, KKTC’yi “yakın ama daha hesaplı bir yatırım cenneti” olarak görüyor olması yadsınamaz bir gerçeklik bana göre.
Türkiye, yıllardır yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine ciddi kaynak aktarıyor. Mali yardımlar, altyapı projeleri, enerji ve güvenlik harcamaları derken, KKTC adeta Türkiye’nin bütçesinde “stratejik bir kalem”. Çünkü KKTC’ye yapılan mali katkılar, sadece dostluk değil; Doğu Akdeniz’deki jeopolitik konumun da bir parçası. Türkiye bu denklemden kolay kolay geri adım atmayacaktır.
Önümüzde iki senaryo var.
Birinci senaryoya göre İlişkiler “istişare” ekseninde yürür, KKTC’nin Yeni Cumhurbaşkanı Erhürman pragmatik bir çizgi izler. Bu durumda yatırımcı güveni korunur, konut ve turizm yatırımları kaldığı yerden devam eder. Türkiye açısından büyük bir ekonomik dalgalanma beklenmez.
İkinci senaryoya göre ise federasyon tartışmaları hızlanır, Türkiye ile koordinasyon zayıflar. Bu durumda yatırımcı tedirgin olur, özellikle gayrimenkul piyasasında duraklama yaşanabilir. Türkiye’den KKTC’ye giden döviz akışı azalırken, Ankara’nın mali yükü artabilir.
Hangisi olur derseniz, şu ana kadar Erhürman’ın yaptığı açıklamalara bakarsak ilk senaryo daha olası görünüyor. Zira KKTC’nin ekonomik kırılganlığı, Türkiye desteği olmadan ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Bu nedenle radikal bir yön değişiminden çok, “yumuşak diplomasiyle denge arayışı” beklenmeli diyorum.