Ben, bu satırların yazarı olarak, bayramların “Bayram” olduğu, bayramların hem madden, hem manen, hem bireysel, hem toplumsal açıdan anlam taşıdığı, konu komşu akraba ziyaretlerinin kesinlikle aksatılmadığı, küslerin-dargınların barıştığı, insanın insana sevgisinin saygısının söz konusu olduğu, sabah kalkıp işe giderken karşılaştığımız hiç tanımadığımız kişiye, komşumuz akrabamız olmasa bile sevgiyle saygıyla “Günaydın” dediğimiz, “Merhaba” dediğimiz günlerden geliyorum.
Yukarıda sözünü ettiğim kuşağın bir temsilcisi olarak sevdiklerine mektup yazmanın bir alışkanlık olduğu, insanların birbirlerine sevgiyle, aşkla, özlemle mektuplar yazdığı, yazılan mektupların öpülüp koklandığı, gelen mektuplarda saklı satırlardaki duygusallığın yıllarca özenle saklandığı dönemden geliyorum.
Geçmişte, uzak dost ve akrabalara ulaşabilmenin bir yolu da posta ile kartpostallar göndermekti. Yazacağımız üç beş satıra hasret, selam, sağlık temennilerini sığdırdığımız, alıcıya kendisini özel ve değerli hissettiren, küçük ama değerli, “Her an seni düşünüyorum” hissini aşılayan, “Senin için çaba sarf edilmiş” hissini veren duygu dolu dizeler. Bu yönleriyle gönderildiği için son derece duygusal hale gelen, atılmayıp saklanan, hatıra olarak yıllarca korunan kartpostallar, değerli evraklar.
Çocukluğumun bayramlarını düşünüyorum, çocukluktan delikanlılığa geçiş yıllarımı düşünüyorum. Evlerimizdeki pilli radyonun baş köşede olduğu yıllar. TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun özel yayınında Barış Manço’nun “Bugün bayram, erken kalkın çocuklar/Giyelim en güzel giysileri” sözleri ile seslendirdiği şarkısının eşliğinde herkesin ailece çocuksu bir sevinçle bayramı karşıladığımız yıllar.
Öncelikle çekirdek aile, özel durumlarda da geniş aile anlamında kalabalık sofralarda buluştuğumuz, insanların tatile çıkmayıp evlerinde misafir ağırladıkları, akraba ve dost ziyaretlerinin yapıldığı, insanların bir araya gelip sevinç ve hüzünlerini paylaştığı, birlik ve dayanışma duygusunun toplum içinde yapılmasına katkı sağlayan özel zamanlardı bayram günleri.
Bugünün bayramlarına, yaşadığımız bayramlara bakıyorum. Yaşadığımız kavram kargaşası, olumsuz yaşayış ve davranış değişimleri içinde görüyoruz ki, uzun bir süredir bayramların özellikle yaz dönemine geldiği günlerde tatil yörelerinin dolup taştığı, geçmişte her bayram memleketine giderek bayramı aile büyükleriyle ve dostlarıyla birlikte geçiren insanların artık bayramları tatile dönüştürdüğü, tatil yörelerini, sahilleri hınca hınç doldurduğu günleri yaşıyoruz.
Her şey değişiyor, bizler insan olarak değişip dönüşüyoruz, yaşanan olaylar toplumun yaşam şeklini, davranış biçimlerini etkiliyor. Yaşamakta olduğumuz çağ aynı çağ, bayramlar aynı bayram ama içinde bulunduğumuz çağ yaşamı, bayramların anlamını değiştiriyor.
Bizim kuşak ve devamı, bugün geçmiş bayramları ararken yarının yetişkinleri de bugünün bayramlarını arayacak. Kim bilir belki bizlerin de özellikle eski bayramları anıyor olmamızın, anmamızın, özenle hatırlamamızın nedeni, hiçbir sorumluluk taşımadığımız, o dönemlerin güzelliğini hatırlıyor olmamızdandır.