Göbekli Tepe’nin avcı toplayıcılar için bir toplanma alanı veya bir tapınak görevi gördüğü hakkındaki çıkarımların ve bunları destekleyen buluntuların sıklaşması ile günümüze dek gelen süreç, 10 bin yıl ve daha da öncesi gibi popüler kültürün genellikle ele almadığı bir döneme yani yazının buluşu olarak kabul edilen tarih ile başlayan tarih çağları ve tarih öncesi kabul edilen çağlar arasında ilgi çekici ve gizemli bir köprü görevi görmekte. Bahsettiğimiz döneme ve avcı toplayıcı olarak hitap ettiğimiz yaşam stilleriyle anılan bu toplumların sosyal düzenlerini incelediğimizde Göbekli Tepe’ye atfedilen özellikler arasından insan eliyle yapılmış olması haricinde diğer pek çoğuna uyan ve benzerlik gösteren, ancak dünyanın bir başka ucunda olan bir yapıdan bahsedelim. Kimilerince ‘Doğanın Katedrali’ olarak anılan Kirkhellaren mağarası Norveç’in kuzey batısında bulunan Sanna Adası’ndaki çarpık dağ ve tepelerin arasında oluşmuş bir mağara. 32 metrelik devasa yüksekliği ve 20 metrelik genişliği ile insanı ilk bakışta etkileyen bu mağaranın merkezinde sunak görevi gördüğü tahmin edilen, ancak doğal oluşumu sayesinde o konumda olan bir kaya bulunmakta. Bu mağara yapısı ve sahilden uzak bir adada bulunması gibi özelliklerinden dolayı araştırmacılara göre Norveç kıyılarındaki en eski buluşma noktası olma potansiyeline sahip bir yer. Tahminlere göre insanlar bu mağarayı en az 10 bin yıl öncesine kadar buluşma amacıyla kullanmış ve bahsettiğimiz özellikleri sayesinde bilgi paylaşımı ve ritüel aktiviteler için uygun bir konum sağlamış. Mağarada yapılan kazılarda bulunan ve 3 bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen bir çömlek parçası içerdiği kil tipinin bu adaya ait olmadığının anlaşılmasıyla başka bir bölgeden gelen obje veya malzemeler hakkında araştırmacılara bilgi sağlarken, 9 bin yıl öncesine dayanan yanık tahta ve kemik kalıntılarına da rastlandı. Mağaranın bulunduğu adanın Norveç kıyılarındaki en göze çarpıcı doğal yapılardan birine ve belki de en heybetlisine yani denizin ortasından sipsivri çıkan Trænstaven Dağı’na ev sahipliği yapıyor olması da bu adanın ve dolayısıyla bahsettiğimiz mağaranın konumunu daha değerli kılarken bulunabilirliğini ve şöhretini de arttırmış olabilir. Mevsimleri ve besin bulma imkanlarını takip ederek yaşayan insan toplulukları için bir ticaret, toplanma ve tapınma yeri olabilecek bu mağara muhtemelen daha pek çok sır barındırıyor.