Göztepe, sezonun evindeki ilk yenilgisini Trabzonspor karşısında 2-1’lik skorla aldı. Elbette rakibin şampiyonluk yarışında yer alan güçlü bir ekip olması bu sonucu normalleştiriyor; fakat son dakikalarda üst üste çizgiden çıkarılan üç top ve direkten dönen şut, Sarı-Kırmızılıların sahadan büyük bir üzüntüyle ayrılmasına neden oldu.
***
Trabzon’da Göztepe taraftarına gösterilen misafirperverlik, İzmir’de aynı nezaketle karşılık buldu. Tribünlerde iki kulübün taraftarları arasında dostluk rüzgârları esti; karşılıklı tezahüratlar futbolun özlediğimiz atmosferini yarattı.
***
Gelelim oyuna…
Göztepe yine karakteristik kimliğini sahaya koydu. Top rakipteyken geri çekilen, alanı daraltan ve rakibe kolay pozisyon vermeyen bir yapı… Ancak hızlı çıkışlarda etkisiz kalınca, üretkenlik neredeyse sıfıra yakındı. İlk yarı bu nedenle tamamen kısır geçti.
İkinci yarıya ise ne yazık ki bir anlık dalgınlık damga vurdu. Daha saniyeler dolmadan yenilen gol, planları bozdu. Artık geri çekilmek çözüm değildi; hücum etmek şarttı. Göztepe de bunu yaptı, baskıyı artırdı. Fakat 76. dakikada gelen basit gol, farkı ikiye çıkardı.
Tam umutsuzluk başlarken Trabzonspor’un kırmızı kartla eksilmesi oyunun bütün dengelerini değiştirdi. Göztepe kaleyi abluka altına aldı. Golü bulup farkı bire indirdi, ardından puanı getirecek fırsatları da yakaladı ama sonuç gelmedi. Şans da yanlarında değildi.
***
Göztepe, ligin en sert oynayan takımlarından biri—belki de birincisi. Bu fiziksel gücüyle rakibini çoğu an durdurmayı başardı. Eğer o ilk gol gelmese bu maç rahatlıkla 0-0’a bağlanabilirdi. Hücumda ise Romulo’nun yokluğu her geçen hafta daha fazla hissediliyor.
Hakemin aleyhte çaldığı fauller tribünleri de kulübeyi de çileden çıkardı.
Junior Olaitan oyuna girdikten sonra enerjisiyle maçı hareketlendirdi. Ancak bazen gol isteği fazlaca aceleci davranmasına ve basit hatalara yol açtı.
***
Trabzonspor cephesine bakarsak…
Göztepe için kolay bir rakip değildi. Özellikle dar alandaki pas kaliteleri, çevre kontrolleri ve topu baskı altındayken bile kaybetmeme becerileri dikkat çekiciydi. Ancak bunun dışında oyun olarak çok üst düzey bir performans sergilediklerini söylemek zor.
Paul Onuachu yalnızca bir kez pozisyona girebildi. İleride pek iş yapamayınca ve de bir kişi eksik kalınca uzun boyunun avantajını kullanması için defansa çekildi. Çünkü rakibi de uzun boylu defans oyuncusu olan Heliton'u hücuma göndermişti. Heliton Onuachu'yu tutmaya çalışırken, roller tersine döndü.
Kaleci Onana resmen mahalle maçında kaleciyi mecburen kaleye koymuşlar gibi takıldı. Stoperliğe soyundu ceza alanını terkedip pas alıp verdi. Orta sahalığa soyundu kalesi önünde olmasına rağmen çalımlar attı. Zamana oynadı, sarı kart aldı. Bu yüzden hakemi kendisini görene kadar alkışladı, kırmızı yemeliydi ama hakem oralı olmadı.
Maçın adamı doğal olarak iki gol atan Ernest Muçi oldu. Yine de onun da tam kapasiteyle oynadığını söylemek güç. Bir pozisyonda topu göğe doğru yükselmişken öyle güzel kontrol etti ki, bayıldım diyebilirim.
***
Sonuç olarak Göztepe, güçlü bir rakibe karşı hem disiplinini hem direncini ortaya koydu; fakat futbol bu… Biraz şans, biraz beceri, biraz da hakem yönetimi birleşince ortaya acı bir “ilk mağlubiyet” çıktı. Ancak özellikle son dakikalarda oynanan futbol, Sarı-Kırmızılıların bu ligde çok daha fazlasını yapabileceğinin de açık bir göstergesi.
Trabzonspor düşük bütçeyle iyi işler yapıyor ama düşüşe geçebileceğini düşünüyorum. Çözümü devre arasında takviye yapmak.
Aliağa FK: Skor aldatmasın
Aliağa FK’nın, Kırklarelispor’u 3-0’la geçtiği maç kâğıt üzerinde “rahat galibiyet” görüntüsü verse de sahada izlediğimiz bu tablodan bir hayli uzaktı. Farklı skor kimseyi yanıltmasın; Aliağa son haftalardaki ışıl ışıl performansından oldukça uzak bir görüntü çizdi. Oyun üstünlüğünü alamadığı, hatta zaman zaman rakibinin temposuna ayak uydurmakta zorlandığı anlar oldu. Farkı yaratan ise sert oyunundan çok, bireysel meziyetlerdi.
Aliağa’nın en büyük artısı, maçın gidişatı ne olursa olsun kanatları etkili kullanabilmesi. Üstelik 8 oyuncusunun devam eden bahis soruşturması nedeniyle cezalı olmasına rağmen bu düzeni sürdürmeleri takdire değer. Gol yollarında kaliteli ayaklara sahipler ve yakaladıkları fırsatların çoğunu affetmediler. Savunmada ise fazla açık vermeyen, temaslı oyundan kaçınmayan bir takım görüntüsündeydiler. Pas bağlantıları çoğu kez doğru çalıştı; oyunu olgunlaştırmada sıkıntı yaşamadılar.
Ancak maçın hayal kırıklığı Harun Kavaklıdere oldu. Ne son vuruşlarda ne de pas tercihlerinde doğruyu bulabildi. Hatta pas vermesi gereken pozisyonlarda kaleyi yoklamayı seçerek potansiyel gollerin de önüne geçmiş oldu. Bu performansın ona yakışmadığı kesin.
***
Kırklarelispor cephesine gelirsek… Tam 9 cezalı oyuncusundan yoksun sahaya çıktılar. Böyle bir tabloda oturmuş bir sistem beklemek zaten gerçekçi olmazdı. Ligin en az gol atan takımlarından birisi olmalarının da etkisiyle hücumda etkisiz kaldılar. Pozisyon üretmekte son derece zorlandılar ve Aliağa savunmasını tehdit edemediler.
***
Sonuç olarak skor farklı ama hikâye farklı. Aliağa FK üç puanı hanesine yazdırdı ama oyunu, “acaba bir düşüş sinyali mi?” sorusunu da akıllara getirdi. Kırklarelispor ise eksik kadrosuyla direnmeye çalıştı, fakat gücü bu kadarına yetti.