Bugün, 10 Kasım 2025…
Bugün, yokluklar içindeki bir ülkeden özgür bir ülke yaratan, çok büyük devrimlere imza atan, etrafında toplanmış silah arkadaşları ile birlikte “Türk’ün ateşle imtihanından” ulusu galip çıkararak, Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazan, bütün orduları dağıtılmış, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, çağının en güçlü silahlarıyla donatılmış donanma ve ordularıyla hem denizden, hem karadan emperyalistler ve onların maşaları tarafından son kale Anadolu topraklarının büyük bölümü işgal edilmiş, yanmış yıkılmış bir ülkede az zamanda çok büyük işler başaran, çok büyük devrimlere imza atarak “Teba-kul” toplumundan özgür vatandaş, özgür ulus yaratan, tamamına yakını savaş meydanlarında geçmiş 57 yıllık kısa ömrüne başta Cumhuriyet olmak üzere birçok devrimi sığdırmış olan, silah arkadaşları ve arkasındaki Türk Ulusu ile birlikte yarattığı askeri zaferden sonra yerli üretimi, teknolojik ilerlemeyi ve ekonomik bağımsızlığı hedefleyen bir kalkınma anlayışına dayanan, sanayide ve eğitimde sadece hayal etmeyen, bilime, akla, özgürlüğe ve ilerlemeye inanan vizyonuyla “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça kazanılan başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz” diyerek planlı ekonomiyi, planlı kalkınmayı işaret eden Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuzluğa uğurlayışımızın 87. yılında anıyor, arıyoruz.
Bugün, ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fiziki olarak aramızdan ayrılmasından sonraki ve muhtelif zamanlarda İngiliz yazar Andrew Mango’ya “Her şeyden önce O, bir kurucudur. O, modern zamanların en büyük ulus kurucusudur”, dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George’a “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, 20. Yüzyıl’ın dâhisini çıkarmak Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı”, dönemin Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos’a “Bir ulusun hayatında bu kadar az zamanda bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir. Bu olağanüstü işleri yapan Mustafa Kemal, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmıştır ve bundan dolayı Türkiye övünebilir” dedirten;
Bugün, 57 yıllık kısa ömrüne sığdırdığın devrimleri, en büyük mirasın Cumhuriyet ve onun temel değerleri laiklik ve hukuk devleti ilkesini bizlere armağan eden, savaştan yeni çıkmış bir ulusu azim, inanç, akıl ve kararlılıkla ayağa kaldıran, Hindistan ve Hindistan bağımsızlık hareketinin siyasi ve ruhani lideri Mahatma Gandi’ye “Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrı’yı İngiliz zannederdim” dedirten, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm insanlığın ortak değeri ve birleştirici gücü, sömürülen ve ezilen ülkelere özgürlük ve bağımsızlık ışığı olan, tarihe damga vurmuş, şu denizlere bizim diye bakabiliyorsak, bu topraklarda ana kucağının sıcaklığını hissedebiliyorsak, bu toprakların üzerine vatan diyerek ayak basabiliyorsak, bu ülkenin kalelerinde özgürce bayrağımızı dalgalandırabiliyorsak, neyimiz varsa, özgür vatandaş olabilmişsek, bağımsız bir devlet kurabilmişsek, hepsini borçlu olduğumuz Yüce Atatürk;
Ebediyete intikalinin 87. yılında; Açtığın ve aydınlattığın bu yolda, en büyük mirasın olan Cumhuriyet ve onun temel değerleri laiklik, hukuk devleti ve demokrasi ilkesi rehberliğinde hedef gösterdiğin, “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmanın” ve medeniyet yolunda ilerlemenin, bedeli ne olursa olsun bu değerleri korumanın, izinde yürümenin sözünü veriyoruz.
Fikirleri, ilkeleri, devrimleri ve eserleri zamana meydan okuyan birer miras ve ışık olan Yüce Atatürk; Sönmeyen ışığınla, yolumuzu aydınlatan ışığımız olmaya devam ediyorsun.
Ruhun şad olsun, rahat uyu.