Kadın üzerindeki baskı ve şiddet her geçen gün artarken toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Kadınlar toplum içerisinde var olmaya çalışırken ya bir partner, ya bir aile üyesi ya da gün içerisinde birlikte iş yaptığı tanıdığı ya da tanımadığı bir kişi tarafından zorbalığa maruz bırakılıyor. Ya kadının davranışı uygun görülmüyor ya da seçimleri yargılanarak yalnızlaştırılmaya çalışılıyor. Açıkça fiziksel ya da psikolojik şiddet söz konusu olmasa dahi ya koruma bahanesiyle ya da şaka yollu şeffaf bir baskı aracı ile kadın üzerinde tahakküm kurulmaya çalışılıyor.
Kadın üzerinde bu baskı devam ederken kadınlar arası dayanışma da gün geçerek artıyor. Özellikle kadın örgütlerinin mücadelesi, hukuki dayanışması ile büyüyerek görünür hale geliyor. Kadınlar artık yalnız olmadığını biliyor. Çünkü yalnız bırakıldığı yerden başka bir kız kardeşi aynı yerden aynı içtenlikle kucak açıyor.
Kadınlar toplum içinde rol yapmadan tüm benliği ile var olmaya çalışırken fiziksel şiddet ve saldırı da kendini daha fazla göstermeye devam ediyor.
Gelelim 'var olma' mücadelesi devam ederken yargıya giden sürece:
Bu köşe yazım, 1 ayda 4 kadının sancılı hikayesini anlattıktan sonraki ilk yazım olarak karşınıza çıkacak. İlk 4 yazımda birbirinden farklı kadınların benzer ve şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğine tanık oldum. Aileleri ve avukatları ile yaptığım görüşmelerimde ortak bir talep vardı: “İntihar etmez; adalet yerini bulsun.”
Bazı kadınların sesini adalet mücadelesine destek olurken duyurabiliyoruz ama esas mesele hayattayken sesi olmak ve sesine kulak vermekte.
Kadınlarla birlikte çocuklar da dezavantajlı grupta yer alıyor. Çocuklar başına gelenleri ya baskı ve tehdit altında anlatamıyor ya da doğru değerlendirecek ve anlamlandıracak yaşta ve olgunlukta olmuyor. Durum böyleyken yıllarca süren davalar meseleyi daha da derinleştiriyor ama etkin bir soruşturma toplum içerisindeki güveni ve toplum sağlığını iyileştirmek için epey katkı sağlıyor.
Gelelim yıllardır karar bekleyen davalara... Bu davaların önemli bir kısmı İzmir’de görülmeye devam ediyor. Her gün adliye kapılarında adil bir yargılamanın yapılması için umutla bekleyen ciddi bir kesim var. Bugün sizlerle Ekim ayında görülecek duruşmaları paylaşacağım. Bu ay tarihlerine ulaşabildiğim 6 duruşma var.
Ekim ayı duruşma takvimi
İş görüşmesine gittiği gün yol kenarında yaralı halde bulunan 18 yaşındaki Aslıhan Sinem Çiçek, kaldırıldığı hastanede tedavi altına alındı. Ertesi gün yüksek dozda uyuşturucu nedeniyle yaşamını yitirdi. C.A. hakkında “nitelikli cinsel saldırı” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve B.K. hakkında “yağma” suçlamasıyla dava açıldı. “Ölüme sebebiyet verme” suçundan da soruşturma başlatıldı. Yarın (2 Ekim 2025) Bayraklı 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeni duruşma görülecek. Bu duruşmada şaşırtıcı bir gelişme olmazsa eksik evrakların tamamlanması ve yeni duruşma için gün verilmesi bekleniyor.
9 Ekim’de saat 14.00’te ise boşanma aşamasında olduğu erkek A.T. tarafından bıçaklanan Irmak Tuğ'un davası görülecek. Duruşma İzmir Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak. Irmak Tuğ ilk ifadesinde, A.T.'nin İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katili Semih Çelik hakkında “Ne cesur adam” dediğini aktarmıştı.
9 Ekim’de saat 14.40’ta ise İzmir Karşıyaka Adliyesi 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde Melek Kaya'nın duruşması var. Kaya, evli olduğu erkek E.E. tarafından şiddet gördüğü gerekçesiyle açtığı davada, mücadelesine devam ediyor.
20 Ekim'de ise İzmir Karşıyaka Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Y.Ö.'nün 'çocuk istismarı' davası görülecek.
23 Ekim'e geldiğimizde ise, İzmir'in Seferihisar ilçesinde boşanma aşamasındaki eşi tarafından öldürülen Neşe Tavcı'nın duruşması görülecek. Neşe, 2 Kasım 2023 tarihinde A.K. tarafından adliye binasında bıçaklanarak öldürülmüştü. Duruşma İzmir Bayraklı Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak.
27 Ekim'de İzmir Karşıyaka Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ise U.B. ve B.B.'nin duruşması görülecek. U.B. boşanma aşamasındaki eşi A.B.'nin “sizi temizleyeceğim” diyerek bıçakla saldırdığını, çocukları sayesinde hayatta kaldığını söylemişti. B.B. ise duruşmada babasının en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etmişti.
Ekim ayında tablo bu şekilde. Bu davalarda adı geçen çocukların ve kadınların tek ortak talebi var: Güvenlik ve adalet.