Yolda olanın değil, yol verenin hikayesi...
Son yıllarda bisiklet bir yaşam tarzına dönüştü. Kimileri için spor, kimileri için ulaşım aracı. Üstelik birçok belediye de bu değişime ayak uydurdu. Araç trafiğini azaltmak, karbon salımını düşürmek ve doğayı korumak için bisiklet yolları yapmaya başladı. Festivaller, turlar, farkındalık etkinlikleriyle bisiklet kullanımı teşvik ediliyor.
Ama bizde işler o kadar da kolay yürümüyor.
Cehaletin ortasında pedal çevirmek
Trafik kazalarında Avrupa’da ve dünyada üst sıralardayız. Ve ne yazık ki bu kazaların büyük kısmının sebebi cehalet.
Kavşakta geçiş hakkının kimde olduğunu bilmeyen bir sürücü, bir yaya geçidinde durmayan bir otomobil... Ehliyet var ama bilgi yok. İstatistikler korkutucu: Türkiye’de kazaların % 13’ü yanlış geçiş önceliğinden kaynaklanıyor.
Bu ortamda bisiklete binmek cesaret ister. Çünkü çoğu sürücü için bisikletli görünmezdir. Yol onların, hak onların, kaza olursa da "biskeletli suçludur."
Gerçek bir hikaye
Turan Birol, nam-ı diğer "Turan Hocam". Karşıyaka altyapısında beraber oynadığım bir dost. Spor Akademisi mezunu. Bir dönem Tenis Milli Takımı olmak üzere yıllardır fizyoterapist olarak çalışıyor.
Bir gün bisikletiyle kavşaktan geçerken, bir sürücü onu görmesine rağmen direksiyonu önüne kırıyor. Turan fren yapıyor ama çarpışma kaçınılmaz. Neyse ki düşük hızda. Şans eseri bir şey olmuyor.
Ama esas film ondan sonra başlıyor.
Sürücü arabasından iniyor, ilk işi tamponu kontrol etmek. Arabaya bir şey olmamış diye rahatlıyor. Sonra hışımla Turan’ın üstüne yürüyüp bağırıyor:
“Sen dua et kadın var!”
Ve ardından o meşhur cümleyi patlatıyor:
“Sen biskeletsin oğliim!”
Bu ifade aslında ülkemizdeki genel bakış açısını özetliyor. Onlara göre yollar sadece motorlu araçlara ait. Bisikletliler varsa, ya kenarda beklemeli ya da ortalıktan çekilmeli.
Kapanmayan kapılar, açılan yaralar
Bisikletliler için başka bir tehlike de park etmiş araçların kapıları.
Kapı aniden açılırsa refleks süresi yoktur, çarpışma kaçınılmazdır.
Ben de bir gün dar bir sokakta, bir aracı takip ederek yavaşça ilerliyordum. Araç durdu, ben de sağından geçeyim dedim. Tam o sırada kapı açıldı! Şoför kapıyı açanı uyarınca hemen kapandı. Çevre kontrolü yapmadan araç kapılarını açmamak gerekir.
Gizli tuzaklar: Çukurlar
Loş bir akşam. Geniş bir yol. Arabalar dikey park etmiş.
Ama aracın hemen arkasında, yol üzerinde, bir çukur. Ortam loş olduğu için görmek zor.
Işığı olmayan bir bisiklet için ölümcül bir tuzak. Bu çukur haftalarca açık kaldı. Ne bir uyarı levhası vardı, ne de bir işaret.
Bu gibi durumlar için bisikletlilerin hem önünü görecek bir ışığı olmalı hem de diğer sürücüler tarafından fark edilecek biçimde donanımlı olmalı.
Mazgalların dişleri
Yol bisikletleri, ince tekerlekleriyle daha hızlıdır; ama risklidir de.
Mazgalların arasına sıkışan bir tekerlek, bisikletçiyi yere çakabilir.
Bir tanıdığım bu durumu yaşadı. Neyse ki yavaş gidiyordu. Sadece jant telleri hasar gördü. Ama hız biraz daha fazla olsaydı, sonuç çok daha kötü olabilirdi.
Bu yol hepimizin
Bisiklet sadece bir spor değil; bir yaşam biçimi, bir ulaşım tercihi, bir ekolojik duruş.
Ama ne yazık ki bizim yollarımızda bisikletliler hâlâ birer misafir gibi görülüyor.
Oysa yollar, sadece arabaların değil. Herkesin.
Eğer bir gün biri size de "Sen biskeletsin oğliim!" derse, sakince cevap verin:
"Evet, bisikletliyim. Ve bu yol senin kadar benim de."