Altay ile Ayvalıkgücü Belediyespor’un karşılaşması golsüz beraberlikle sonuçlandı. Skor gibi oyun da tatsızdı; sahada kayda değer bir futbol göremedik.
***
Aslında Altay’ın oynayacağı futbol 3 aşağı 5 yukarı belliydi. Geçmişten bugüne değişmeyen bir anlayış bu. Siyah-Beyazlı takımın genlerinde sert futbol var. 1980’lerde de öyleydi. O dönemlerde İzmir’e gelen üç büyükler çoğu zaman hüsran yaşardı. Bana göre Türk futbolunun en temaslı oynayan takımıydı Altay. Bu sertlik sayesinde güçlü rakiplerinden puan koparmayı başarır, deplasmanı dar ederlerdi.
Bugün de aynı futbolu oynamaya çalışıyorlar ama ellerindeki kadro büyük ölçüde altyapı oyuncularından oluştuğu için etkileri sınırlı kalıyor. Yakın geçmişte 1. Lig’de bir sezon tutunabilmişlerdi. Ardından üst üste iki kez küme düşerek amatörlüğün eşiğine geldiler. Ne var ki TFF’nin aldığı yeni karar, adeta Altay’a piyango gibi geldi. 25 yaş üstü en fazla beş oyuncu oynatılabilecek. Böylece tüm takımlar gençlere yönelmek zorunda kaldı ve bu durum Altay ile rakipleri arasındaki güç farkını bir nebze kapattı.
Sezon başlamadan önce aklımda hep şu vardı: Transfer yasağı yüzünden altyapıya sarılan Karşıyaka, geçen yıl 3. Lig’de Play-Off finaline kadar çıkmış, penaltılarla 2. Lig’i kaçırmıştı. “Altay da neden başaramasın?” diye düşündüm. Ama ilk maçta Uşakspor’a kaybedince işlerinin kolay olmayacağını anladım.
Maçın özeti
Gelelim son müsabakaya…
Sahada iki takım adına da dişe dokunur bir futbol yoktu. Altay maça iyi başladı ama bu çok kısa sürdü. Kontrolü çabuk ele alan Ayvalıkgücü, 15. dakikaya kadar oyunu domine etti. Sonrasında ev sahibi dizginleri eline aldı ve güzel paslarla ilk şutlarını çektiler, organize ataklarla pozisyonlar buldular, tribünleri de heyecanlandırdılar.
İkinci yarıya da konuk takım iyi başladı. Siyah-Beyazlılar sadece hızlı hücumlarla rakip kaleye gitmeye çalıştılar. Ne yazık ki pozisyon açısından kısır bir mücadele seyrettirdiler. Sonuçta gol sesi çıkmadı.
Oyuncuların birbirlerini tanımıyor oldukları her hallerinden belliydi. Pas hataları çok fazlaydı. Ne bir strateji ne de oturmuş bir takım oyunu vardı. Her şey doğaçlama gelişti.
Dikkatimi çeken olmadı
Sahada “ağırlığını koyan, öne çıkan” bir futbolcu göremedik.
Altay kalecisi Ulaş Hasan Özçelik birkaç kez topu elinden kaçırsa da şansı yaver gitti ve tekrardan sahip olmayı başardı.
Ayvalıkgücü’nde sağ bek Murat Şevik çok koştu ama etkili olamadı; adeta bal yapmayan arı gibiydi.
44 yaşındaki Murat Uluç ise 62. dakikada oyuna girerek ligin en yaşlı futbolcusu ünvanını pekiştirdi.
Genel durum
3. Lig 4. Grup’ta şu ana kadar sadece üç takımın maçını izleyebildim. Bu yüzden gelecekleri hakkında yorum yapamam. Altay şimdilik kalesini kapatıp puanı hanesine yazdırmakla yetindi. Belki de bu sezonun onlar adına en gerçekçi hedefi de bu: “puanı kapmak.”
Ancak şunu belirtmeliyim: Bu satırları yazdığım sırada Uşakspor son maçına henüz çıkmamıştı. Eğer kazanırsa yoluna kayıpsız devam edecek. Kaybederse Karşıyaka, daha ikinci haftadan “puan kaybetmeyen tek takım” ünvanını eline alacak. Futbolun cilvesi işte, lig başlar başlamaz böyle ilginç bir tabloyla karşı karşıyayız.