Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre 2022 yılında Türkiye'de 334 kadın öldürüldü. 245 kadının ölümü ise 'şüpheli' olarak kayıtlara geçti.

Aynı yılın verilerine göre 334 kadından 154'ü evli olduğu erkek, 35'i birlikte olduğu erkek, 27'si eskiden birlikte olduğu erkek, 26'sı akrabası, 19'u ise eskiden evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

İstatistikler kadınların en fazla evlerinde ateşli silahlarla öldürüldüğünü ortaya koydu. Ölüm nedenlerinin ikinci sırasında 'kesici alet', üçüncü sırasında ise 'boğulma' yer aldı.

Aynı yıl içinde 'şüpheli' bir şekilde yaşamını yitiren kadınlardan biri ise Duygu Bölükbaş oldu.

Tekstil firmasında müdür olarak görev yapan 33 yaşındaki Duygu Bölükbaş, İzmir'in Bornova ilçesinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.

Erkek arkadaşı E.T. ve halası S.T., Duygu'nun kendini çarşafla havlupana asarak intihar ettiğini iddia etti. Fakat aile hiçbir zaman Duygu'nun intiharına inanmadı. Aksine 16 ay boyunca delil toplayarak davanın açılması için mücadele etti.

Nihayetinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından E.T. hakkında "kadına karşı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, sanık halası S.T. için ise "yalan tanıklık" suçundan 4 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

İddianamede; tartışmanın ardından E.T.'nin Duygu'nun kafasına sert bir cisimle vurduğu, yine bir cisimle boğazını sıkarak öldürdüğü yer aldı. Kendini astığı iddia edilen havlupanın Duygu'yu taşıyabilecek güçte ve yükseklikte olmadığı, çarşafta ise boğulmaya elverişli düğüm olmadığı ifade edildi. Duygu'nun tırnak aralarından çıkan E.T.'ye ait DNA örnekleri ise boğuşmanın delili olarak gösterildi.

30 Mayıs 2025 tarihinde ilgili davada karar çıktı. Mahkeme başkanı, ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanan E.T. hakkında 'vicdani kanaat' kullanarak beraat kararı verdi. 'Yalan tanıklık' suçundan 4 yıla kadar hapis cezası ile yargılanan S.T. de beraat etti.

Karar duruşmasının ardından 3 ay geçti. Duygu'nın annesi Nuriye Bölükbaş ve ailenin avukatı Levent Kahya 'adalet' mücadelesini halen sürdürüyor. Davanın son durumunu kendilerine sordum.

Dosya istinafta

Beraat kararından sonra sanığın tahliye olduğunu ifade eden ailenin avukatı Levent Kahya; savcı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile dosyayı istinafa taşıdıklarını ifade ederek dosyanın şu anda Bölge Adliye Mahkemesi'nde olduğunu açıkladı.

“Vebalini kim ödeyecek?”

Sanık hakkında beraat kararı verildiği için adli kontrol uygulanmadığını vurgulayan Avukat Kahya, "Beraat ettiği için yurt dışı çıkış yasağı dahi koyamadılar. Kaçarsa bunun vebalini kim ödeyecek bilmiyoruz." dedi.

“Mahkeme keşif yapmadı”

Fiziken Duygu'nun kendini o havlupana asmasının mümkün olmayacağının altını çizen Avukat Kahya, "Savcılığın keşif yapıp mahkumiyet istemesine rağmen mahkeme keşif yapmadan Duygu'nun oraya kendisini asabileceğini değerlendirdi. Bununla ilgili ne Adli Tıp'tan bir rapor alındı ne de buna ilişkin dosyada kriminal bir rapor var." şeklinde konuştu.

“En fazla 20 kiloyu taşır”

Ellerindeki delillere yönelik kritik açıklamalarda bulunan avukat, "Gecesinde Duygu'ya bıçak çekiyor. Çarpma banyoda gerçekleşmiş olsa kan olurdu. Kriminal banyoya baktığında hiçbir yerde kan bulamadı. Ya da çarpma banyoda gerçekleşti ama kan silindi; başka bir alternatif yok. Evde vileda olmasına rağmen yeni bir vileda istiyor. Ölüm nedeni olarak asıya bağlı asfiksi. Yani bir şeyle nefesi kesilerek öldüğü anlamına geliyor. Kendini astı olarak yorumlanamaz. 'Ben onu asılı halde buldum' dediği yerde ayakları yere değiyor zaten. Bulunan çarşafta yeterli düğüm yok. Savcı da ‘düğüm olmadığını ve kendisini boğmanın mümkün olmadığını’ yazdı. Kendini astığı iddia edilen yer alçıpan. Havlupanı alçıapana monte etmişler. 2 elle çekildiğinde çıkartılacak kadar güçsüz, bir kadının ağırlığını taşıması mümkün değil. Vidalarda oynama bile yok. Burayı yapan ustalarla da görüştük, onlar da en fazla 20 kiloyu taşıyabileceğini ifade etti. Duygu'yu orada asılı gören kimse yok, buna dair bir delil de yok." dedi.

“Başka Duygu’lar olmasın”

Cezasızlığın suça teşviki artırdığını önemle vurgulayan Kahya, "Amacımız başka Duygular da olmasın. Erkeklerin bu işin bu kadar kolay olmadığını görmesi lazım. Böyle olunca daha çok cesaretleniyorlar. 'Ben bunu yaparım ve 1 sene yatar, çıkarım' düşüncesi hakim oluyor. Önüne geçmek bir kenara daha çok cesaretlendirmiş oluyorsun. 'Ben birini öldürürüm ve intihar süsü veririm' düşüncesinin bir işe yaramayacağını göstermek gerekiyor." ifadelerini kullandı.

İstinaftan ümitliler

Duruşma savcılarının hukuken yapılacak her şeyi yaptığını ve itirazda bulunduklarını ifade ederek, "Beklemediğimiz bir şekilde beraat kararıyla karşılaştık, istinaftan ümidimiz devam ediyor." diyerek sürecin takipçisi olacaklarının altını çizdi.

“1 sene derdimi anlatmaya çalıştım”

Kızını kaybettikten sonra yıllarca adalet mücadelesi verdiğinin altını çizen anne Nuriye Bölükbaş, "Yalnız başına bir annesin. Olayı sindirip kapatamıyorsun ama elinden de bir şey gelmiyor. 1 sene sadece derdimi karakola ve savcıya anlatmakla geçti. Başlı başına o süreç beni tüketti. Çaresiz bir hasta gibi... Orada yatar ama hiçbir şey yapamazsın; durumun aynı böyle oluyor. Kendim ve süreçle ayrı ayrı mücadele etmeye çalışırken çok yıprandım" ifadelerini kullandı.

Günümüz Türkiyesi

Savcının güzel bir iddianame hazırlamasına rağmen tahliye kararı çıktığını aktararak, "Maalesef bizim gibi sıradan ailelerin gücü yetmiyor bazı şeylere. Bazı gerçekleri kendine bile itiraf edemezsin ya, tam o noktada oluyorsun. Günümüz Türkiyesi’nde böyle şeyler oluyor." şeklinde konuştu.

“Arkasını bırakmadık”

Davanın istinafa taşındığını vurgulayarak, "Arkasını bırakmış değiliz; yaşadığımız sürece, sonuna kadar ne gerekiyorsa yapacağız." diyerek adalet mücadelesine devam edeceklerini açıkladı.

Olayın olduğu ilk anda ‘şüpheli ölüm’ olarak değerlendirilseydi belki de dava süreci farklı