Aşkı Hatırla, bir solukta izlenecek sahneler vaadiyle başladı; İstanbul’un ışıklarıyla Kapadokya’nın uçsuz bucaksız gölgesini yan yana getiren bir masal kurulmuştu başta. Ancak pek de umulduğu etkiyi yakalayamadı. Bir kesim izleyici, Hande Erçel ve Barış Arduç’un ‘birbirini arayan ve bulamayan duyguları’ karakterler üzerinde bir türlü sahici kılamadığını söylerken, bazıları ise "oyunculukları zayıf" ve "inandırıcılıktan uzaktı" sözleriyle eleştirdi. Ayrıca izleyicinin büyük bir kısmı ise dizinin neredeyse her bölümünde yer alan + 18 sahnelerden oldukça rahatsız olduğunu dile getirmiş, hatta birçok kişi Arduç için, “eşi olsaydım çıldırırdım” diye haykıracak kadar sahnelerden nefret etmiş.

Hande Erçel’in oyunculuğu konusundaki sert eleştirileri sosyal medyada sıkça görmüş olabilirsiniz. Ancak son dönemde bu iki partnerden en çok linç yiyeni artık Erçel değil, Barış Arduç. Çünkü bugüne kadar oldukça ciddi ve güzel projelerde yer almış Arduç’un son dönemde seçtiği işler, izleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. Arduç’un rol tercihlerinde çeşitlilik istemesi her zaman dikkat çekiciydi. Ancak bugünlerde yaptığı işlere bakıldığında, benzer türlerde ve benzer dinamizme sahip yapımların peş peşe gelmesi, izleyicinin eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Hande Erçel’in oyunculuğu hakkında yapılan eleştiriler hakkında konuşacak çok bir şey yok, çünkü her geçen gün oyunculuk yapamadığına dair eleştirilerin dozu artarak devam ediyor. Ben de sektörde çok daha iyi oyuncuların olmasına ve birçok konservatuvar mezununun senaryo beklediği, deneme çekimine katılabilmek için vazgeçtiği fırsatları göz önüne aldığımda, belli başlı ‘güzellik’ algısı nedeniyle başrollerin aynı kişilere verilmesinden rahatsız bir izleyiciyim. Bu yüzden bu konudan ayrılıp biraz da dizinin senaryo ve çekim kısmındaki sıkıntılara değinmek istiyorum.

Öncelikle senaryo, klişelerden kurtulamamış bir yapıda. Aşk, hafıza kaybı ve ikinci şans gibi daha önce defalarca işlenen temalar, izleyicinin karşısına yeni bir bakış açısıyla çıkamıyor. Hikâyenin sürükleyiciliği yer yer kayboluyor ve izleyici ekranda yenilik görmek yerine tekrar eden sahnelerle karşılaşıyor. Çekim teknikleri ve görsellik açısından gayet uğraşılmış ve dev paralar dökülmüş bir iş olduğu belli olsa da, senaryonun içinde her bölüme biraz biraz + 18 sahne sıkıştırarak diziyi izletmeye çalışmaları, diziye olan merakımı her bölümde giderek daha da azalttı. Öyle ki; bir notadan sonra bu sahneler gereksiz uzun ve sıkıcı gelmeye başladı. Zaten konu da başladığı yerden çok kopuk bir gidişat izleyerek tahmin edilebilir bir sona ulaşıyor. Bu yüzden eğer sinirlerinizi aldırmış ve klişe dizileri seven bir izleyenseniz ve izlerken mutlaka başka bir şeye dikkatimi veririm o arkada aksın diyenlerdenseniz izleyebilirsiniz. Onun dışında zamanınızı harcamamanız gerektiğini düşündüğüm, Netflix’in düşük kaliteli dizilerinden biri. Bir dizi daha çıkarırlarsa muhtemelen artık fragmanını bile izlemem.

Son olarak dizi sektörüne birkaç lafım olacak. Biz izleyiciler olarak birçok kategoride birçok dizi ve film sevebiliriz. Ancak tek bir ortak özelliğimiz var ki; o da aptal olmadığımızdır. Bir dizideki klişeyi veya oyuncu kadrosu açıklandıktan sonra o dizinin veya filmin kalitesinin ne olacağını öngörebiliriz. Bu yüzden artık aynı yüzlerle defalarca dizi film çekmek ve bu klişe senaryoları yazan senaristlere tonla para dökene kadar, yeni keşfedilecek temiz yüzlere ve henüz değeri bilinmemiş daha yaratıcı kalemlere yönelirseniz, hem sektör gelişir, hem siz para kazanırsınız hem de izleyici memnun olur. Elinizdeki parayı bu gibi dizilerdeki milyon dolarlık oyuncularla çar çur etmeyiniz. Teşekkürler..