Yıllarını mesleğine vermiş değerli bir eczacı arkadaşımla sohbet ediyorum.

Ben ve pek çok benim gibiler, eczacıları doktor yarısı olarak biliriz. Pek çok branşta erişemediğimiz hekimlerin yerini onlar tutar.

Bu gerçek, aslında çarpık bir sağlık politikasının sonucudur ama ne yapalım.

Eczacıların geleneksel sorunları var. Örneğin, SGK’lılara verdikleri ilaçlarla ilgili farkları kurumdan çook geç almaları.

Şimdi buna yenileri eklenmiş; dostumun anlattığına göre.

Diyelim ki, bir emekli, aile hekimine ilaç yazdırmış. Ama dalgınlığına geldiği için mağdur edilmemesi adına eczane, kendisine ‘avans’ niteliğinde o ilacı vermiş. Zamanı gelince aile doktoru yazsın diye.

Eczane, bu işlemi yaparken; mecburen SGK’lının kimlik bilgilerini kullanmak zorunda. Ama devlet bunu “Kişisel verilerin korunmasına dair kanun”a aykırı buluyor ve basıyor cezayı.

Kısacası iyilik işe yaramıyor.

Yetmedi; mesul müdür, ATM’den para çekecek, eczaneden ayrılıyor.

O sırada kontrole geliyorlar. Tutanak tutuluyor. İki ay sonra 6 kusur bin liralık ceza geliyor.

Arkadaşım, “Benden bu kadar” dedi ve eczanesini devretmeye karar verdiğini söyledi.

Ayrıca ekledi:
“Benim gibi binlercesi var.”

Otopark baronlarına dur denmeli

Devlet, siftah bile etmeyen esnaftan peşin vergi alıyor.

Hem de nasıl.

Ama bu kentte öyle otopark baronları var ki, onları görmezden geliyor.

Siftah edemeyen esnaf, haksız yere vergi öderken bunlar kazançlarına kazanç katıyor, vergi deyince de es geçiyorlar.

Üçkuyular İskelesi çevresindeki bir düğün salonunda gözledim. Kıytırık bir alanda en az 150 araç park etti. Ve bunların çoğu yasak olmasına rağmen ana yola taşmıştı.

Her araçtan 200 lira aldı.

O gece ve her gece kazandığı para 30 bin lira.

Ne makbuz, ne başka bir şey.

Temiz 30 bin lira.

Bu kentte en kralından iş adamının bile bir günde kazanamayacağı para.

Ama o kazanıyor ve tek kuruş vergi ödemiyor.

Böyleleri kent içinde o kadar çok ki. Adam iki katlı binasını yıkıyor, yenisini yapacağına otopark olarak kullanıyor. Allah ne verdiyse kazanıyor.

****

Bu örnekler, vergi adaletini zedeliyor ve vergi kaçakçılığını özendiriyor.

Devlet adil oldukça ve bu örnekler azaldıkça, vergi bilinci gelişecek ve verginin kutsal bir görev olduğu algısı öne geçecektir.

Bunun sonucunda kazanan; yine adil olmayı deneyen ve başaran devlettir.

Nikahta mesaj vermek

12 Eylül’den sonra dönemin lideri Kenan Evren, valilikler kanalıyla evlendirme memurlarına günün önemine dair mesajlar vermeleri için notlar göndermişti.

Bu mesajlar, çok çocuk yapmamak, kızları okula göndermemek, çok eşli yaşamak gibi o dönemin geleneksel uygulamalarına karşı bir uyarı niteliği taşıyordu.

Evren gitti, bu mesajlar yayınlanmaz oldu.

Meydan, Diyanet’in fetvalarına kaldı.

Bugün camilerimiz ne yazık ki böyle bir kıskacın içinde ve sosyal hiç bir ihtiyaca cevap vermeyen fetvalarla dolu.