Dünyanın en vicdanlı milletiyiz. Dünyada kim acı çekiyorsa onu dertleniriz.
Kore’de, Vietnam’da orada yaşayanlara bir şey olmuşsa üzülürüz. Şili’deki rejim değişikliği bile bizi dertlendirir, Arjantin’le İngiltere’nin savaşı bile bizi üzmüştür. Kongo’da Lumumba’nın devrilmesine en çok üzülen biziz. Bosna’da, Azerbaycan’da, hatta Ukrayna’da acılar yaşanmışsa o acıları biz de paylaşmışızdır.
Kısacası dünyanın derdi bizim derdimizdir.
Hindistan’dan Küba’ya, Senegal’den Filipinler’e, Singapur’dan Monaco’ya; hasbelkader iki düzineden fazla ülke gördüm, bizim için dertlenene rastlamadım. Herkes kendi havasında.
Bizim sosyal dertlerimiz, ekonomik sorunlarımız, terörümüz, onları hiç ilgilendirmiyor. Biz, ne sokaktaki insanın gündemindeyiz, ne de medyanın en ufak bir köşesinde.
Dertlenmek, dünya ile ilgilenmek elbette güzel bir şey ama bu, tek taraflı olmamalı. Yok sayılmak, biraz da gücümüze gidiyor.
Oysa dünya küçüldükçe dertlerimiz büyüyor. Böyle zamanda sevinçte olduğu gibi tasada da ortak olmak, bizi daha güçlü kılmaz mı?
Kafa patlatmaya ne gerek var?
Sosyal medyada izlemişsinizdir.
Uzay bilimciler, ellerindeki güçlü teleskop ile Mars’ta yuvarlak bir cisim tespit etmişler.
Mars’taki doğa şartlarında böyle bir yuvarlak cismin oluşmasını garip karşılayan bilim adamları, bunu sosyal medyada yayınlayınca dünyanın dört bir yanından yorumlar yağmaya başladı. Bu yorumları, Google Türkçesiyle tercüme ederek ne demek istediklerini anlamaya çalıştım. Hemen hepsi, bu bilime yakın insanlar. Çünkü kurdukları cümlelerde Galaksi, Planet, Comet, Astedroid, Satellite ve Kozmik gibi ancak uzay bilimcilerin kullandığı kelimeler yer alıyordu.
Hepsi kendi açısından görüşlerini aktarıyor ve konunun aydınlanmasına yardımcı oluyorlardı.
İngilizce paylaşımlar arasında Türkçe bir paylaşım gözüme çarptı.
Mizah gibi bir şey:
“Allah’ın hikmeti” diyordu yorumda ve altında da bir Türk ismi.
Abimiz, bilim adaylarının sonuç alamayacakları zamanda söyleyebileceği iki kelimelik yorumu işin başında yapmış, noktayı koymuş.
Belki de doğrusunu yapmış. Eminim; o koca koca bilim adamları bir sonuca varamayacak ve abimizin dediğine gelecekler(!)
Güzel taktik
Partisinin “Tek Adam” rejimini seçmesinden sonra AK Parti’den istifa ederek CHP’ye geçen Mustafa Yıldız’ın bu jesti, dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dikkatini çekmişti. Kendisini Ankara’ya davet etti. Yemekte sohbet ettiler. Yıldız, Buca’da çok geniş bir aileyi temsil eden güçlü bir isimdi. Projeleri vardı. Bunları hayata geçirmek istiyordu.
Kılıçdaroğlu, dönemin Büyükşehir belediye Başkanı Tunç Soyer’e Yıldız’ı dinlemesini söyledi. Mustafa Yıldız, CHP’ye “Din düşmanı” imajını yakıştıranlara karşı ESHOT otobüslerinde türbanlı hanımların şoförlük yapmasını önerdi. Proje hemen hayata geçti ve çok olumlu dönüşler aldı.