Global yaşamda artık bütün ülkelerin birbiriyle ilişki kurmaları kaçınılmaz hale geldi.

Türkiye’den Peru’ya direkt uçak seferleri var.

50 yıl önce bu ülkenin nerede olduğunu bile bilemezdik.

Böyle bir süreç, ister istemez, ülkelere dostunu, düşmanını, müttefikini, münafıkını tanıma imkanını sunuyor.

Eskiden “Dost ve müttefik” diye başlardı konuşmalar.

Şimdi dost ve müttefik ayrı kefelere konuyor. Bizim Amerika ile müttefik olmamız, bugün dost olduğumuz anlamına gelmiyor. Keza İngiltere, keza Fransa vs…

Ama Güney Kore ile müttefik değiliz ama dostuz. Pakistan’la müttefik değiliz ama dostuz. Bazı paktlar, ülkeleri müttefik yapıyor ama dost kılamıyor.

Bu iki kavramın ayrılması eski değildir. Ülkeler yakınlaşma ile birbirlerini yakından tanımaya başladıklarında bu ayırımı yapmak zorunda kalmışlardır.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” söylemi bu yüzden boşuna değildir. Çünkü Türkiye, taa Osmanlı’nın kuruluşundan bu yana dost bildiğinden hep kazık yemiştir, yemeye de devam ediyor.

Bugün dost bellediğimiz ülkelerin bile faulleri var. Kuzey Kıbrıs’ı tanımıyorlar. Orta Asya’da bizim kanımızı taşıyan bir ülke, Türkleri vizesiz sınırdan geçirmiyor.

Bütün bunlar, dünyada diplomasi sanatının ne kadar zorlaştığını gösteriyor. Dostu tanımak, dostluğu kazanmak hiç de kolay değil.

Kimse dilemez ama gelecekte “Dost” kavramı bile ülkelerin tartıştığı bir konu haline gelecek.

Müttefiklik ise alabildiğine yol alacak…

Yapay zekanın kulağını çekme zamanı geldi

Günümüzün en önemli buluşlarından biri yapay zeka.

Tartışılmaz.

İnsanoğlu, düşlerini gerçekleştirecek bir oyuncak buldu. Onunla istediği gibi oynuyor.

Meydan açık. İyi niyetliysen iyisini yapıyorsun, kötü niyetliysen kötüsünü. Sınır, sınırlama yok.

Siber suçlar kapsamına girdi girecek ama henüz bu konuda bir işaret yok.

Avrupa’nın pek çok ülkesinde yapay zeka, “Şeytan işidir” denmeye benzer bir tepkiyle yasaklanmaya başlandı. Gerçekten burada şeytanın bile aklına gelmeyecek, beceremeyeceği hinlikleri insanoğlu, teknolojinin kendisine sunduğu olanaklarla iki tık yapıp hayata geçirebiliyor.

Yapay zekayı kullanarak dolandırıcılık yapanlar var, şantaj, aşağılama, hainlik, maskaralık diz boyu.

Türkiye’de yapay zekayı yaygın kullananlar “Bulut” diye bir platform kurmuşlar, paslaşıp duruyorlar. Bu grup, sistemi kötüye kullananlara karşı tavırlı ve platform üyelerini de uyarıcı bilgiler yayıyorlar ama yetmiyor.

Bir gün gelecek, bu buluş kontrol edilemez hale gelecek ve iş işten geçmiş olacak.

Bu sistemin; siber suçlar kapsamına tümüyle girmesi ile ilgili tartışmalar da sonlandırılırsa ve akılcı bir yol izlenerek sistem kontrol altında tutulabilirse; iyi niyetli kullanıcılar, güzel çalışmalara imza atabilir ve bunu toplumun yararına gerçekleştirebilirler.

Hafıza zafiyeti

Politikacılarımızın bir ortak hastalığı var.

Unutuyorlar.

Unuttuklarını, karşısındakileri uyutarak göstermeye çalışıyorlar.

Buna, Süleyman Demirel güzel bir isim takmıştı:

“Dün dündür, bugün bugündür.”

Bu hafıza zafiyetinin geçiştirilemeyecek bir yönü de var. O da zafiyeti gösteren politikacıya inanmamız.

Asıl hastalık budur ve bunun tedavisi gerekir.

20 yıl önce bu ülkede toplu iğne üretilmediğini, söyleyenden çok ona inananları sorgulamalıyız diye düşünüyorum.

Toplumsal zafiyetimiz, hafıza zafiyetine on basar.