Elektrikli araçlar, çevre dostu ulaşımın geleceği olarak kabul ediliyor. Ancak, bu araçların yaygınlaşması önünde bazı engeller bulunuyor. Bunlardan biri de şarj altyapısının yetersizliği. 2023 yılı itibarıyla, dünyada 120 ile 150 milyon arasında benzin istasyonu bulunmaktayken, elektrikli araç şarj istasyonu sayısı sadece 1,5 milyon.
Elektrikli araçların hayatımıza entegre olmasına engel olan bu sorunu çözmek için çeşitli teknolojiler geliştiriliyor. Bunlardan biri de kablosuz şarj teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde, elektrikli araçlar park ettikleri yerin zemininden hiçbir ek uğraş gerektirmeksizin şarj olabilecekler. Böylece, araç sahipleri araçlarını şarj etmek için özel şarj istasyonlarına gitmek zorunda kalmayacaklar.
Kablosuz şarj teknolojisi, henüz yeni bir teknoloji olmasına rağmen, son yıllarda önemli gelişmeler kaydedildi. Bu alandaki en heyecan verici gelişme, birkaç ay önce İsveç'teki Chalmers Üniversitesi'nde bir araştırma ekibinin 500 kW güce kadar kablosuz şarj sağlayan bir sistem geliştirmesi oldu. Bu kadar yüksek güç çıktısına sahip bir sistem, bir elektrikli aracın bataryasını sadece birkaç dakika içinde şarj edebiliyor. Yaklaşık 10 yıllık bir AR-GE sürecinden geçen istasyon, ilk olarak Volvo XC40 Recharge modelinde test edildi ve araç 5 dakikadan kısa bir sürede şarj oldu.
Bu gelişmeler doğrultusunda kablosuz şarj teknolojisinin elektrikli araçların geleceği olacağı ortada. Ancak bu teknolojinin önündeki en büyük engel randıman sorunu. Kablosuz şarjda enerji kaybı, şarj gücüne ve şarj mesafesine göre değişmekte. Genel olarak, kablosuz şarj teknolojilerindeki enerji kaybı, geleneksel kablolu şarj yöntemlerine göre çok daha yüksek. Günümüzde tüketici elektroniği cihazlarında kullanılan kablosuz şarj teknolojileri neredeyse yüzde 40’a kadar enerji kaybı yaşatıyor. Bu durum maalesef elektrikli araçların “çevre dostu ulaşım” temasıyla uyuşmuyor.
Elektrikli araçların geleceği kablosuz şarj teknolojisinde mi?
Melih Yonsel
Yorumlar