İklim dengesine ilişkin değerlendirmelerde genellikle doğrudan salımlara ve orman yangınlarına odaklanılır. Ancak ekosistemlerin karbon dengesinde genellikle göz ardı edilen bir bileşen daha bulunur ve bu da bitkilerin azot beslenmesi sırasında gerçekleşen karbon kullanımıdır. Çinli bir ekip tarafından yapılan yeni çalışma, gözlerden uzak kalan bu sürecin küresel karbon döngüsünde anlamlı bir büyüklüğe ulaştığını ve kapsamlı araştırmalarda dikkate alınması gerektiğini ortaya koyan sonuçlar doğurdu. Hatta bu çalışmaya göre dünya çapında bitkilerin azot alımı için kullandığı karbon miktarı, yine dünya çapındaki orman yangınlarının neden olduğu karbon salımı toplamından bile fazla olabilir.

Varoluşumuzun ardındaki en önemli elementlerden biri olan azot, proteinlerin ve pek çok kritik yapının ana parçasıdır. Bitki dünyası da büyümek ve doku oluşturmak için azota ihtiyaç duyar, ancak azotun köklerce elde edilmesi, taşınması ve biyokimyasal olarak kullanılabilir formlara dönüştürülmesi eforu bir miktar enerji gerektirir. Bu enerji gereksinimi, fotosentezde elde edilen karbonun bir bölümünün tekrardan harcanması ile karşılanabilir. Söz konusu olan araştırma, azot alımıyla ilişkili bu süreçlerin büyük toplamda dikkate değer bir karbon tüketimi yarattığını ve dolayısıyla ekosistemlerin “net” karbon kazanımlarının değerlendirilmesinde beslenme maliyetinin de hesaba katılması gerektiğini belirtiyor.

Yaşanmakta olduğu düşünülen küresel ısınma durumu dolaylı olarak toprak döngülerini hızlandırma potansiyeline sahiptir ve azot döngüsünün hızı ile bitkilerin azot talebi buna bağlı olarak artabilir. Bunun sonucunda azot alımına bağlı karbon kullanımı da elbette yükselir. Aynı bağlamda, araştırmacılar iki derecelik bir ısınma durumunu simüle ederek artan sıcaklığın bitkilerin azotu alma sürecindeki karbon kullanımını özellikle yüksek enlemlerde belirgin biçimde artırabileceğini gösterdi. Bu durum, ısınmanın karasal ekosistemlerde sürekli artan bir karbon depolaması anlamına gelmeyebileceğini gösterirken, beslenmeye harcanan enerjinin, karbon tutulumunu sınırlayıcı bir geri bildirim sistemi oluşturabileceğini işaret eder.

Durumu pratik tabirlerle özetlemek gerekirse: Bitkiler yalnızca havadaki karbonu yakalayan yeşil makineler değil, aynı zamanda, evrendeki karşılıklı eşitlik döngüsüne uyarcasına, bu süreci sürdürebilmek için kendi ‘enerji faturalarını’ da ödeyen canlılardır. Tıpkı bizlere enerji sağlayan besinleri tüketmek ve sindirmek için enerji harcamamız gibi, bitkiler de besin alırken daha önce kazandıkları karbonu yeniden kullanır.

Bu araştırmada elde edilen bulgular, çoğunlukla fotosentez ve yangın gibi verilere odaklanan karbon dengesi çalışmalarında bir güncellemeye ihtiyaç olduğunu göstermektedir ve çalışma kapsamlarının bitkisel beslenmenin karbon maliyetini de içermesinin, gelecekteki orman, mera ve tarım alanlarına ilişkin karbon hesaplarındaki gerçekçiliği artırabileceğini öngörmektedir.

Sonuç olarak, bazen önemsiz görülmesi veya küçük ölçekte fazla etki göstermemesi nedeniyle unutulan faktörlerin küresel bağlamda büyük bir önem taşıyabileceği durumuna bir örnek oluşturan bu araştırma, detayların önemini bir kez daha vurgularken gözden kaçan sayısız etmenin gizemlerini aralama yolunda bizleri biraz daha ileriye taşıyor.