Bizim kuşak, öğretmen dayağının ne olduğunu çok iyi bilir.

Kimi haklı, kimi haksız yere; çok dayak yedik.

Sadece kızdık, o kadar. Anne babamıza bile söylemedik.

Yani sineye çektik.

Parmaklarımızın uçlarını birleştirip; cetvelin keskin kısmıyla yediğimiz darbeler, az canımızı acıtmadı. 

Onu da dert edinmedik. Tek ayak üstünde durma cezası, kulak çekilmesi… Hepsi ama hepsi hayatımızın akışı içinde var olup gittiler.

Bugün böyle bir tolerans yok.

“Dayaksız eğitim”, tıpkı “Dayaksız askerlik” gibi, karşısına inanılmaz bir tepki çıkarıyor.

Çavuşlar askeri, öğretmenler öğrenciyi dövemiyor. Başka yollarla cezalandırıyor.

Tam da 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün kutlandığı gün çocuğunu dövdüğü için öğretmene meydan dayağı çeken velilerin ortaya koyduğu tablo geldi aklıma. Sonra da darp edilen o öğretmenlerin rapor almalarına rağmen ertesi gün yine iş başı yapıp, eğitimlerini sürdürmesi.

Turizm Okulu’nda iki yıl öğretmenlik yaptım, bilirim. Bazen insan zıvanadan çıkıyor, kendini tutamıyor. En azından çocuğu azarlıyor.

Ama sonuçta, benim vaktiyle kulağımı çeken öğretmenlerime eğitimimden sonra bile saygı göstermem gibi, azarlayarak kalbini kırdığım öğrencilerimin bile karşılaştığımızda “Hocam” diye hitap etmeleri, hoş görü ikliminin güzel esintileridir ve bütün bunlar, eğitimin bir cilvesi olarak bu esintiyle insana ayrı bir mutluluk vermektedir.

“Giderayak” yanlışları

Seçim yaklaşıyor. Bazı belediye başkanları şu yanlışı yapıyor:
Eğer kazanacağına eminse delegenin, meclis üyesinin, parti yönetiminin falan hepsinin taleplerini geri çevirmeyip ha babam belediyeye işçi alıyor.
Sanıyor ki, aldığı her işçi ona oy getirecek.
Getirmeyeceğini, seçimde görüyor, sonra da onları nasıl kovacağım diye saçını başını yoluyor.
Eğer kaybedeceklerini seziyorlarsa, kesenin ağzını açıyor, lüzumsuz harcamalar yapıyorlar, gereksiz yatırımlara para harcıyorlar, hem gelecek belediyeyi ipotek altına alıyorlar, hem de “Benden sonra tufan” diyorlar.
Bugün, pek çok belediyede bunun yaşandığını kesin  söyleyebilirim.
Bunun bir kuralı olmalı.
‘Seçime altı ay kala’dan sonra belediyeler ihale açmamalı, işçi almamalı. Harcamalarına sınır getirilmeli.
“Ne kadar da doğru” dediğimiz şeyler, aslında birilerinin işine gelmediği için yapılmıyor.
Dün olduğu gibi bugün de…

Çeşitleme

CHP İzmir’de, başkan aday adaylığı için ilçeye değil de doğrudan İl’e başvuranları mimliyor.
Parti, “İlçe ile geçinemeyen aday olduğunda ne yapmaz ki?” görüşünde.
Aynı şey, meclis üyeliklerine aday adayı olmak isteyenler için de geçerli.

AK Parti’de başvurular sonlandırıldı ve temayül yoklaması yapıldı. Temayül yoklamasında teknoloji en üst düzeyde kullanıldı. 40 bilgisayar, 40 çip hazır edildi. Parti yöneticileri, tercihlerini birbirlerinden habersiz olarak bilgisayara yüklediler. Veriler incelenecek ve bir sonuca varılacak.

İBRAHİM ORMANCI

Fatih Terim Fonu ile meşhur Seçil Erzan Kızımız 24 yaşında Banka Müdürü olmuş. Ben 55 yaşında hala Aile Reisi olamadım. Hanım koltuğu bana vermiyor!
***
Ekmek bazı yerlerde 10 TL oldu.  Ekmek bulamayınca kafayı yesinler!
***
Bülbül gibi şakımak iyi güzel de, Azer BÜLBÜL gibi şakımak düşündürüyor insanı!
***
Her gün her şeye ZAM geliyor. Munta-ZAM bir hayatımız var!
***
Kurt kışı geçirir ama ödediği doğalgaz faturasını unutmaz!